Yatmadan önce 1000 fırça darbesi!
Bitmek bilmeyen bir pazar gecesiydi. Pazar günü çok eğlenmiş, tüm gün motosikletle gezmiş, günü de motosikletten düşerek kapatmıştım. Sağ kolum, sol dirseğim, omuzum ve fren kolunun girdiği göğsüm sızım sızım sızlıyordu. Hemen siz sormadan söyleyeyim; motora bir şey olmadı çünkü, motor benim üzerime düştü! Yatakta bir o yana bir bu yana dönmeye çalışırken, bir yandan da TV kanallarını karıştırıp duruyordum. Dikkatimi Digiturk'ün Elmax kanalında konuşan bir hanımefendi çekti. Adı 'Evlilik Sanatı' isimli programı Selin Özkök Karacehennem isminde evlilik, ilişki ve aile terapisti bir hanımefendi sunuyor. Programında gençlere ve evliliğinde, ilişkisinde problem yaşayan insanlara çeşitli tavsiyeler sunuyor.
SEKS ÇOK MU ÖNEMLİ? Pazar gecesi yayınlanan programında, izleyicilerden gelen soruları yanıtlıyordu. Şok oldum ve ekrana yapıştım. Amanın, bu da ne? Sanki karşımda annem var ve yatmadan önce onunla ilişkiler hakkında konuşuyoruz. Vallahi annem evlilik terapisti değil ama Selin Karacehennem ile aynı fikirlere sahip ilişkiler konusunda. Karacehennem, izleyicilerine tavsiyelerinde evliliklere yeni bir boyut kazandırmayı planlıyor. Bu mektubu 36 yaşında 15 yıldır evli bir kadın yazmış. Hanımefendi eşini gayet seviyor, ancak son birkaç yıldır cinsel performans düşüklüğü yaşıyor. Anlaşılan bu 'tık' olmayışı hanımefendiyi çok üzüyor ki, evlilik terapisti sayın Özcehennem'den yardım istiyor. Terapistimiz hemen kaşlarını çatarak başlıyor tavsiyelerine: "Kırk yaşına gelmişin, onca zaman geçmiş aradan. Herkesin isteyeceği cinsten bir kocan var. Peki seks o derece önemli mi? Yani bunu sana bir sormam lazım. Biraz seksi az olsa olamaz mı derim? Ama diyorsan ki ben daha fazla istiyorum, sekssiz yapamam, bu bir yaradılış diyorsan görüş meselesidir. Ne söylesem boş. Geçmişini, mazini, çocuklarını düşün. Seksini beğenmiyorsun diye boşamak doğru mu? Bana gelen eski şeylerden biri şöyleydi. Genç bir çiftti. Orada hanım kız iki yaşındaki çocuğa rağmen kocasının sevişme tarzını beğenmiyordu. 'Selin Hanım ben hayatımın sonuna kadar bununla yaşamak zorunda mıyım?' diyordu. Affedersin ama atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Herşey bitmiş. İki yaşındaki çocuğa rağmen bana bunları söylüyor. (Burada Selin Hanım kızıyor) Çok üzgünüm ama bu saatten sonra geç değil mi? E, çocuk çıkmış. Ona nasıl anlatacaksın ileride. Kusura bakma ben babanın sevişme tarzını beğenmedim mi diyeceksin?"
AMA KIZ DEĞİLDİ... Ben gülmekten kendimden geçmiş olduğum için lafın gerisini duyamadım. Ama son tavsiyeler bana da tam bir fırça idi! Karacehennem, ilişkileri anlata anlata hızını alamadı ve evlenmeden birlikte yaşayan kadınlara değindi. Programı sanki tutucu erkekler tarafından finanse ediliyor gibi. Her şeyde kadınlar suçlu, her türlü özeni kadın göstermek zorunda... (süslenmek, gece yatarken güzel gecelikler giymek, kavgada alttan almak vs...) "Bazı kadınlar bazı erkekleri kaçırmamak için gayet rahatlıkla her şeyi yapıyorlar. Serbest serbest aynı evde yaşıyorlar her şeyin sonuna kadar gidiyorlar. Tesadüf bu ya (oh olsun ses tonlamasıyla) ilişki yürümüyor iki- üçbeş aynı şeklide devam ediyorlar. Sonra zamanı gelip de çok anlaştığımız biri çıkınca; ne yazık ki İsviçreli'sinden, Amerikalı'sına hatta Türk'üne kadar benim kulağıma 'ama kız değildi' diye fıslayıveriyorlar. Erkekler bunu bir kusur olarak görüp bana gösteriyorlar. Dikkatli gitmek lazım!"
AĞLAMAK İSTİYORUM İşte burada Selin hanım coşuyor. Ben de sanki annemden yatmadan önce 1000 fırça yiyorum. Ağlamak istiyorum sayın okurlar. Üstelik kadın sadece annem değil zaman zaman da anneannem tadında konuşuyor. Hani bazı filmlerde televizyondaki şahıs, doğrudan televizyon izleyenle konuşur ya, sanki ben de böyle bir filmin içindeyim. Sanki Selin Hanım televizyondan elini çıkarıp parmağını bana sallayarak, "Efendi ol, kendini kullandırma, ayrıca nedir bu evin hali? (Parmağını televizyon sehpasına sürüp) Aylardır toz almadın herhalde" diye bağıracak. Şaşkınım... Bir de galiba gülmekten bayılacağım...
|