Ne kadar enflasyon ve risk artışı, o kadar faiz artışı
Enflasyonda nisan ve mayıs ayından sonra üçüncü şok haziranda gelebilir. Eğer son aylardaki yükselme eğilimi sürerse haziran ayında kuvvetli baz etkisinin de katkısıyla yıllık enflasyonda çift haneli rakamları görebiliriz. Bitişikte yer alan tabloda görülebileceği gibi, enflasyon ekimden bu yana 7 aydır yükselerek yüzde 7.52'den yüzde 9.86'ya çıkmış. Yıllık bazda da şubat ayından beri giderek yükselen oranlar söz konusu. Hem nisan hem de mayıs rakamları enflasyon artışının daha çok iç talep kaynaklı olduğunu düşündürüyor. Yüzde 10'luk KDV indiriminin ardından giyim sektörünün iki ay üst üste yüzde 10'luk fiyat artışlarına gitmesi, gıda ve alkölsüz içecekler ile lokanta ve oteller kaleminin 5 ayda yüzde 6.50 fiyat artırması yurtiçi talebin güçlü olduğuna işaret ediyor.
Talep enflasyonu Ancak mayıs ayında finansal piyasalarda yaşanan kötüleşme sonucu yurtiçi talebin gücü zayıflamaya başladı. Bu eğilimin önümüzdeki aylarda da sürmesi beklenebilir. Hem finansal piyasalardaki dalgalanma hem de kurun artması, iç talebi daraltıcı, büyüme hızını düşürücü, ekonominin en ciddi sorunu haline gelmiş olan dış ticaret açığı ve cari açığı sınırlayıcı etki yapacak. Dolayısıyla iç talebin güçlü olmasından kaynaklanan enflasyon eğilimi de törpülenmiş olacak.
Maliyet enflasyonu Ancak aynı kur artışı bu kez enflasyonu maliyetler yoluyla etkileyecek. Yani enflasyon artışı makas değiştirip maliyet kaynaklı olmaya başlayacak. Tabii kurlardaki artışın kalıcı olması halinde.
Baz etkisi Kur artışının ilk güçlü etkilerini de haziranda görebiliriz. Bu etki tabii tek ayla sınırlı kalmayacak. Kur etkisi bir de baz etkisiyle birleşerek bu yaz aylarında enflasyonda kabarma meydana getirecek. Tablodan bakarsak, geçen haziranda yüzde 0.10, temmuzda yüzde 0.57 ve ağustosta yüzde 0.85'lik oranlar görüyoruz. Haziranda ve temmuzda son ayların eğilimi sürer ve yüzde 2 civarında aylık rakamlar ortaya çıkarsa, yıllık enflasyon rahatlıkla 10'lu rakamların ortasına doğru yükselebilir. Kısa vadedeki bu eğilime karşılık daha sonraki aylarda ve orta vadede enflasyonun seyrini ise hükümetin atacağı adımlar, alacağı önlemler ve dış piyasalarda meydana gelen dalgalanmanın boyutu belirleyecek.
Açık pozisyon etkisi Kur artışının enflasyona geçişkenliği en başta ithalatın milli gelirin üçte biri düzeyinde ve yatırım malı ithali yanında ara malı ithalatının yüksek olmasından kaynaklanıyor. Ancak bunun yanında bir başka faktör daha var: O da reel sektörün dış borçları ve açık pozisyonları. Son yıllarda bu eğilim tam bir patlama göstermişti. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, Ekonomiste'e konuşurken şöyle dedi: "Reel sektör ciddi bir şekilde kur riski altında. Son dönemde yitirdiği rekabet gücünü telafi etme adına riski göze alarak açık pozisyona yöneldi. Dövizdeki bu artış önemli bir riski de beraberinde getirdi. Dışarıdan kredi kullanan şirketlerin finansman maliyeti arttı. Dolayısıyla fiyatlara yansıtma durumu ortaya çıktı. Bu da enflasyon hedefi açısından önemli bir risk anlamına geliyor." Tanıl Küçük'ün sözleri eğer kurlar kontrol altına alınamazsa, önümüzdeki dönemde sanayi malı fiyatlarının bir de bu nedenle artabileceğine işaret ediyor.
Faizler ne olur? Çift haneli rakamları gören enflasyon karşısında bugün Hazine faizlerinin geldiği düzey de yeterli olmayabilir. Çünkü ekonominin, Türkiye'nin ve küresel piyasaların en iyi döneminde reel faizler yüzde 5.3'e kadar geriledi. En iyi dönemin reel faizi bu. Risklerin arttığı dönemin reel faizinin ise elbette daha yüksek olması beklenir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde, örneğin enflasyon yüzde 15'i görecek ve risklerde de ciddi azalmalar meydana gelmeyecekse, faizlerin çıkabileceği düzeyi, beklenen enflasyon artı istenen reel faiz belirleyecek.
En önemli sorun enflasyon Önümüzdeki dönemin ekonomideki temel sorunu ve belirleyicisi enflasyon olmaya aday görünüyor. Meydana gelen dalgalanma ve beklentilerdeki bozulmanın etkisiyle cari açık gündemden düşebilir. Enflasyonun kontrol edilmesi ve sonrasında yeniden düşüşe geçmesi de kurların seyrine bağlı bulunuyor. Bu da, dalgalı kur rejiminde ve önümüzdeki dönemin dalgalı dış piyasa, iç ekonomik ve siyasi ortamında zor olacağa benziyor.
Sonuç "Bakan göze bağ olmaz" Türk Atasözü
|