Hayal ve ay ışığı
Western filmlerinde alışık olduğumuz bir sahne vardır: Gece ateş yakan bir kovboy, uyumadan önce kahve pişirir... Aynı görüntüyle çizgi roman kahramanı Alaska'nın "Vicdan Borcu" adlı serüveninde de karşılaşırız. Ne var ki Alaska, ateşin yanında kitap okumaktadır. Alaska'nın 5 no'lu serüven kitabı, kütüphanemin en gözde eserlerindendir. Kitap okuyan bir çizgi roman kahramanı görmek her seferinde şaşırtır beni. Polisiye romanın yaratıcısı kabul edilen Edgar Allen Poe'yu okumaktadır Alaska. Elinde tuttuğu, yazarın gerilim türünün şaheserlerinden sayılan "Kuyu ve Sarkaç" adlı öyküsüdür. Ama ben, Poe'nun kitabından söz etmeyeceğim sizlere. Kitap okuyan kahramanın tepesinde duran Ay için yazılan bir öyküden bahsetmek istiyorum New York Sun gazetesinin 25 Ağustos 1845 tarihli sayısı bir kaç saat içinde tükenir. Gazete bayilerinin önünde yığılmalara neden olan haber başlığı şudur: "Büyük Astronomik Keşifler, Sir John Herschel'in son zamanlarda Ümit Burnu'nda edindiği bilgiler." John Herschel ünlü bir İngiliz astronomi bilginidir. O gün gazetede, Herschel'in yaptığı yeni gözlemler halka anlatılmaya başlanılıyordu. Yazı dizisinin ilk gününde dağların, ormanların ve bitki örtüsünün görüldüğü bir Ay resminin yer aldığı sayfada, dünyanın uydusunda hayat olabileceği düşüncesine göz kırpan bir yazı yayınlanmıştı. İkinci gün, John Herschel, beyaz kumsallarla çevrili bir denizden ve kırmızı renkli dev çiçeklerden söz ediyordu. Halk, gazete bayilerinin önünden ayrılmıyor, gazete matbaası da bu isteği karşılamak için baskı üstüne baskı yapıyordu. Saygın bir bilimadamı olan Herschel'e inanmamak olmazdı. Tek boynuzlu, mavi renkli keçiler, kısa boylu zürafalar, kırmızı kuşlar görülebilen canlılardan yalnızca bazılarıydı. Gazetenin 28 Ağustos sayısını okuyanlar şaşkınlıktan neredeyse küçük dillerini yutuyorlardı. Çünkü, Ay'da yarasaya benzeyen adamların varlığı açıklanıyordu. Bunlar bir buçuk metre boyunda, ince deriden iki kanatı olan, bakır renkli ve alt çenelerinde sakal taşıyan, orangutana benzeyen canlılardı. Hatta birbirleriyle konuştukları, yüzdükleri ve yemek yedikleri de güçlü teleskop sayesinde görülmüştü. Böylesine ince ayrıntılara girilmesi bilimadamlarında şüphe uyandırmaya başlamıştı. Yale Üniversitesi'nden bir komite yazıları incelemek üzere izin istemişti. Gazete, Fransız Bilim Akademisi tarafından alaycı bir dille yerden yere vuruluyordu. John Herschel gerçekten de, Güney Afrika'daki rasathanesinde bulunuyordu. Ama, gazetenin editörü Richard Locke'un, Ay öyküsünün kendisi tarafından uydurulduğunu bir başka gazetede itiraf etmesiyle her şey altüst olur. Gazetenin sahibi Moses Y. Beach, satışlar artmazsa Locke'u kovacağını söylemişti. Genç gazetecinin aklına da böyle bir oyun gelmişti. Halkın arasında gezinerek duymak istediklerini öğreniyor ve onları yazıyordu. Richard Locke, gerçek ortaya çıkınca hiç de tepki almadı. Aksine, başarılı sayıldı. Locke, asıl başarının kendisine yardım eden arkadaşına ait olduğunu sürekli olarak yineledi. Locke'un arkadaşı, Alaska'nın, ay ışığı altında kitabını okuduğu Edgar Allen Poe'dan başkası değildir! Bu öyküyü öğrendikten sonra, Poe'nun şu sözü daha da anlam kazanıyor: "Ay asla bana hayaller getirmeden ışıldamaz!.."
|