|
|
Radyofrekanslı güzellik
Şimdi moda; ilerleyen zamanın ciltte bıraktığı izleri, risksiz ve neştersiz silmede oldukça iddialı olan 'radyofrekans ile cilt sıkılaştırma'... Radyo dalgalarının yaydığı ısı; yüz, boyun, kolaltı, karın, dizüstü ve bacak içi gevşemelerinde kullanılabiliyor
Yakın bir zamana kadar cildin gevşeyen elastik yapılarını eski gerimlerine kavuşturmak çok da mümkün gözükmüyordu. Bundan sorumlu olan 'kollajen' ve 'elastin' adını verdiğimiz liflerin yapımını uyarmak ve sayılarını artırmak için derialtı enjeksiyonları veya elektrik akımları uygulanıyordu. Ancak bu uygulamalarla sınırlı bir başarı sağlanabiliyordu. Bugüne kadar yüzlerce hastam oldu; çenesinin iki yanını işaret ederek, "Doktorcum yanaklarım iyice gevşedi, şu yanlardan sarkanlara bir baksana, hele gıdığım..." diye yakınanlar, kolaltlarının, bacak içlerinin, karnının gevşemesinden rahatsızlık duyduğunu dile getirenler... Bu sorunu çözmek için bugün dünyada başlıca üç yöntem uygulanıyor: 1)Radyofrekansla cilt sıkılaştırma, 2)Kızılötesine yakın dalga boylarındaki yoğun ışık terapisi, 3)Nd-Yag denilen bir lazer türü. Saydığımız tüm bu yöntemlerde hedef; cildin elastikiyetinden sorumlu kollajen lifleri ve amaç bu liflerin bulunduğu tabakayı 60-65 derecelik bir ısıya ulaştırabilmek... Çünkü bu ısı yeni kollajen oluşumunu tetikleyebilmek için anahtar bir değer özelliği taşıyor. Bunlardan şu an için en gözde olan yöntemden; radyofrekansla cilt sıkılaştırmadan söz etmek istiyorum size... Gün ortasında, her zaman olduğu gibi öğlen yemeğine gitmek yerine, ceketini ve topuklu ayakkabılarını dahi çıkarmadan, doktorunun koltuğuna uzanıyor Billur Hanım. 46 yaşında İzmirli bir bankacı, zamanı kıymetli. Dış görünüşüne önem veriyor. Yirmili yaşlarının pürüzsüzlüğünü ve gerginliğini arıyor yüzünde. Resimleri çekiliyor ve uygulama başlıyor. Üç saat sonra yeniden şehrin merkezindeki ofisinde toplantısına katılıyor. Yolda karşılaştığı trafiğin stresine rağmen, son beş- altı yıldır hiç gözükmediği kadar iyi gözüküyor. Toplantıya girmeden önce kendine çeki düzen vermek için baktığı aynada; son zamanlarda hep şikayet ettiği yanaklarının daha gergin, çene hattının gençliğindeki gibi belirgin olduğunu memnuniyetle gözlemliyor. Bir de üstelik; doktorunun yapılan işlemin kalıcı olumlu sonuçlarını dört ila altıncı ay arasında göreceğini hatırlatmış olmasına rağmen. Bir saat önce, hiçbir uyuşturma işlemi yapılmadan, yüzünün sadece birkaç noktasında daha fazla duyduğu çok da önemli olmayan ve hemen geçen acıya kesinlikle değdiğini düşünüyor. Geçen kasım ayında ABD'nde FDA onayını alan bu yöntem; zamanın izlerini risksiz ve neştersiz olarak silmekte oldukça iddialı... Radyofrekans; elektrik akımının yarattığı titreşimlerden oluşuyor ve lazer veya diğer ışık kaynaklarına göre, neredeyse iki misli derine inebiliyor. Deri yüzeyine hiç zarar vermeden yüksek ısıları derin dokulara iletebiliyor. Alın, göz çevresi, yanaklar ve boyun, radyo dalgalarının yaydığı yoğun ısıya tutuluyor ve bu bölgelerdeki deriyi germekle görevli kollajenin üretimi uyarılıyor. Uygulama alanı karelere ayrılarak işaretlendikten sonra, neredeyse mini bir bilgisayar gibi tasarlanmış özel başlığıyla cilde atışlar yapılıyor. Hastalar her atışta önce bir soğuma, ardından yoğun bir ısı ve onu izleyen yeni bir soğuma hissediyorlar. Toplam atış sayısı bir yüz ve boyun için 400 ila 600 arasında değişebiliyor. Bütün uygulama 1.5-2 saat sürüyor ve sadece tek bir seansla ilk sonuçları birkaç ay içerisinde görülebilecek olan sıkılaşmayı elde etmek mümkün oluyor. Bu yöntemin daha çok 35-60 yaşları arasında çok derin çizgileri olmayan hastalar için uygun olduğu ve sonuçların kalıcılığının iki yılı bulduğu söylenebilir. Yalnızca yüz ve boyunda değil, aynı zamanda kolaltı, karın, dizüstü ve bacak içi gevşemelerinde de etkili bir yöntem. Vücut radyofrekans uygulamaları tabii ki daha uzun süreler gerektiriyor ve özellikle selülit üzerindeki şaşırtıcı etkisi nedeniyle bir başka başlık altında daha geniş bir şekilde ele alınmayı hak ediyor, tıpkı gözkapakları estetiğindeki yeri gibi... Sonuçta bugün cilt gençleştirme, kırışıklıkların doldurulması, yüzeydeki düzensizliklerin ortadan kaldırılması, lekelerin silinmesi, sıkılaştırma ve hatta derindeki destek yapıların onarılması şeklinde çok boyutlu olarak algılanmakta... Lazer ve diğer ışık teknolojilerindeki ilerlemeleri, nanoteknolojinin, tıbbın kullanımına sunacaklarını ve biyokimyasal gelişmeleri düşündüğümüzde; sonsuz yaşam değilse bile çok daha uzun bir gençlik oldukça yakın gözüküyor.
|