| |
|
|
Gümülcine.. Unutulmaz Gümülcine..
GECENİN bir yarısı vardık Gümülcine'ye.. Bizim otel Astorya, tam meydana bakıyor.. Meydan çepeçevre kafeler, barlar, diskolarla dolu.. Gecenin saat biri.. Hemen yanımızdaki Cafe Teatro'da (Ertekin'in kulaklarını çınlattık) 135 desibel, çastıra çastıra müziği var.. Gençlerle tıklım.. Hafta sonu değil. Gecelerden perşembe.. Şöyle bir dolaştık meydanı, her yer dolu, gençlerle.. Meydan da sanırsınız akşamüzeri Bağdat Caddesi.. Tek başına, guruplar halinde dolaşan gençler.. Çoğu da kızlar.. "Burada beş kıza bir erkek düşer, delikanlılar bu yüzden kıymetli" dediler.. Görüntü aynen öyle.. Bu yüzden bilemedim, Sunay'la ben yattıktan sonra, Nebil'le Haşmet gene sabaha kadar entegre tesislere baktılar mı?.. Sabah Semetli Köyü'ne gittik.. Galip Galip Üstadın evinde, eşi Ayşe bir kahvaltı hazırlamış ki, olmaz böyle şey.. Sırf bu Ayşe kahvaltısı için kırk kere giderim Gümülcine'ye.. Köyün tam kenarındaki evin bir verandası var.. Çıktım ve birden gene 60 yıl geriye döndüm.. Burası benim Değirmenboğazım.. Cemil Amcamın evi.. Onun balkonundan manzara aynen böyle.. Yemyeşil ağaçların arasından dere akar, kaplumbağaları ile oynadığım.. Ve kuş sesleri.. Orada şezlonga uzandım, hayallere dalıp uzun uzun.. Üç saate yakın sürdü kahvaltı.. Bire doğru bitti.. 1.5'ta arabalara bindik.. "Nereye" dedim, Galip'e.. "Öğle yemeğine" dedi.. Şaka ediyor sandım.. Değil.. Sınırın öbür tarafında yemek asla şaka değil. Hayatın en ciddi şeyi.. Hepsi uzun, hepsi keyifli.. Bir ilahi ritüel gibi yiyorlar. 3 saat kahvaltı.. 3 saat öğle yemeği.. 4 saat akşam.. Günde 10 saat sofra başında.. 4 saat gece, 4 saat de gündüz (Siesta ya hani) uyuyorlar. 8!.. Geriye altı saat kalıyor iş yapmak için.. Kızıl kıyamet itirazla öğle yemeğini atlattık.. Otel önündeki kafede, söyleşi saatini bekliyoruz, koşarak biri geldi masamıza.. Galip tanıtınca öğrendik ki, Yanakis Aris'miş bu.. Gümülcine Valisi.. "Çok önemli bir toplantım var, bu yüzden sohbetinize katılamayacağım için sizden özür dilemeye geldim" demez mi?. Kendi gelmedi ama, Yunanlı yardımcısını gönderdi. Konuşmaları tercümanı ile yakından izleyen ve zaman zaman kalkıp kendisi de soru soran bir Yunanlı.. Toplantı harika oldu.. Hamasi nutuklar atıp, alkış almak kolaydı. Ama Yaşamdan Dakikalar dörtlüsünün hiçbir bireyi yaraları kaşıma niyetinde değildi. Hepimiz, Batı Trakya Türklerinin sıkıntılarının TürkYunan dostluğunun geliştiği oranda azalacağının bilincindeydik.. Konuşurken mutlulukla gördük ki, onların çoğunluğu da bizim gibi düşünüyor.. Bu harika bir gelişme.. Yarın: Bir Rum Tavernasında..
Bu arada.. Dün bizim Tekke'yi açtık.. Maç gurubu, benim arka bahçeye tekke der.. Ercan, İsmet'ten getirdiği harika meyveleri ikrama başladı ve Karadut tabağını görünce dut gibi oldum.. Ruşenler köyünde Seyit Ali Sultan Tekkesi'ndeki ölmeyen ağacı incir diye yazmıştım ya.. Birden hatırladım.. Duttu.. Karadut.. Yiyenin elinden lekesi asla çıkmayan karaduttu o.. Dalgınlık..
|