Bu kimin komplosu peki!
Danıştay saldırısının niteliği üzerine tartışmalar sürerken Ankara'da ilginç bir baskın gerçekleşti. Özel Harp Dairesi'ne bağlı subay ve astsubayların da aralarında bulunduğu 9-11 arası kişinin gözaltına alındığı operasyonda çok sayıda bomba ve Danıştay saldırısında da kullanılan Glock marka bir silah ele geçti. Baskını polis yaptı ancak sorguyu sivil savcılar değil, Genelkurmay Askeri Savcılığı üstlendi. Bu ülkede bundan yaklaşık 30 yıl önce İstanbul Üniversitesi öğrencilerine bombalı saldırı düzenlenmiş, 7 gencin öldüğü olayda kullanılan TNT'nin ordu malı olduğu ortaya çıkarılmıştı. Kim çıkardı, nasıl çıkardı, hiçbir zaman aydınlatılamadı. Bundan kısa bir süre önce Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırılar düzenlendi. Bu bombaların da ordu malı olduğu anlaşıldı. Bu kez Ankara'da düzenlenen baskında Özel Harp Dairesi'nde görevli askerlerin evinde çok sayıda patlayıcı ve silah ele geçti. Ankara'daki örgütlenme de Sauna Çetesi'ne benzer bir yapı. Muvazzaf subay, astsubaylar, bir emekli subay ve esnaftan oluşan bir grup. Tipik bir gayri nizami kuvvet yapılanması örneğiyle karşı karşıyayız. Şimdi emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, "Özel Kuvvetlerin gerektiğinde kullanıma açılacak gizli cephaneliklerinin olduğunu" kabul etmişti. Aktüel dergisinin son sayısında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Yönetim Kurulu üyesi Ertuğrul Güven de aynı bilgiyi tekrarladı. Ankara'da basılan cephanelik bu tür bir saklama yeri mi yoksa bu grup bir eylem hazırlığında mıydı; bu soruşturma sonucu ortaya çıkacak. Ama biliyoruz ki, kontrgerilla, bir düşman işgali sırasında harekete geçirilecek bir kurum. Türkiye şu anda bir düşman işgali tehdidiyle karşı karşıya bulunmadığına göre, bu evden çıkan kullanılmaya hazır bombalar, suikast tabancaları ve krokiler ne anlama geliyor, bu sorunun cevabının mutlaka bulunması gerekiyor. Türkiye'nin en disiplinli kurumu olarak bilinen, sürekli denetlemeden geçen ordu mühimmatının nasıl olup da bu sıklıkta ortalığa düştüğü sorusunun cevabını bulmak zorundadır Türkiye. Çünkü çetelerin giderek daha fazla cirit attığı bir ülke haline geliyor ülke. Bu çetelerin amacını tam olarak bilemiyoruz; ülkeyi kaosa sürükleyip hükümeti yönetemez hale getirerek, Cumhurbaşkanı'nı bu Meclis'e seçtirmemek mi, yoksa Türkiye'nin demokratikleşme sürecinin önünü keserek AB ile bağların kopmasını sağlamak mı? Amaç ne olursa olsun, hedef tek. Demokratik hukuk düzeni. Türkiye ya hukukun üstünlüğünün egemen olduğu demokratik bir devlet olacaktır ya da kimsenin canının ve malının hukuk güvencesinde olamadığı üçüncü dünya ülkesi haline dönecektir. Kimsenin canını güvencede hissedemeyeceği bir ortam bu. Çünkü dünya görüşünüz önemli değil bu çeteler için, ölümünüzün yaratacağı yankı önemli. O nedenle laik bir Danıştay hakimi veya sağcı bir siyasetçi fark etmiyor. Herkes bu çeteler için önemsiz bir piyon. Daha acısı ne Meclis, ne sivil hukuk sistemi bu yapının üzerine gidebiliyor. Hem insanların canını alıyor, hem de sağ kalanlarla alay ediyorlar. Ey seçilmişler, kendinize gelin lütfen. Köşe yazarları siz de gerçeği görün artık.
|