|
|
Hayata başlarken şartları sen koymadın...
Geçen cuma zaman makinesine binip, 16 yaşıma geri döndüm. Rock bara gittim, kafa salladım. Ama yaşlanmışım; boynum tutuldu, sesim kısıldı, belim ağrıyor!
Herkesin duygularını ifade şekli bambaşka. Herkes farklı, ben farksızım. Küçüktüm ama artık ufacık değildim. "Anne aşk nedir?" sorusunu dillendirmeyi başarmıştım. Ama annem bu sorunun cevabını vermeyi başaramamıştı. 15 yaşında olmanın tüm ağırlığı omuzlarımda idi. Ve ben hayat bu ağırlıkla sınırlıdır zannediyordum. Okulda ne kadar içine kapanık, anti sosyal çocuk varsa onların peşine takılıyordum. Tiyatro yapıyorduk, ama asıl tiyatro provalar bitince başlıyordu. İlk pantolonumu yırtışım tam da bu zamanlara rastlar. Hoşlandığım çocuklardan birinin bana ilk 'Iron Maiden' (İngiliz heavy metal grubu. Müzikleri, Eurovision'ı kazanan Finli çocuklarınkini andırır. Ama öyle korkunç maskeler takmazlar) tişörtümü hediye etmesi de o günlerde olmuştur. Ama duygularımı ifade etmek için Türkçe bir şeyler gerekiyordu.
CEPTE YOK METELİK! Nasıl buldumsa bir yerlerden 'Bulutsuzluk Özlemi' albümü buldum. Annemler adını bile anlamamışlardı. Onlar ne kadar az anlarsa, benim için o kadar değerli oluyordu yaptığım şeyler! Sonra üniversite zamanları geldi. Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon bölümünü kazanmıştım. Ama durum öncekinden daha da güçtü. Çünkü akşam olunca koca bi şehirde sadece ben ve ben kalıyordum. Hani film müzikleri albümleri vardır... Hayatımın o dönemdeki film müziği 'Bulutsuzluk Özlemi', 'Queen' ve 'Iron Maiden' idi. Bir arkadaşımdan ödünç aldığım walkman'de sürekli şu cümleyi bağırarak İstanbul'u keşfetmeye çalışıyordum: "Cep delik cepken delik, cebimde yok bir metelik..." Sonra 31 yaşıma geldim. Hayatımın film müziği değişti, renklendi. İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu, Zuhal Olcay, Şebnem Ferah, Feridun Düzağaç filan girdi kişisel Top 10 listeme. Ardından geçen cuma, Bebek Kahvesi'nde 'Bulutsuzluk Özlemi'nin kurucusu ve şarkı yazarı ve her şeyi Nejat Yavaşoğulları ile buluştum. Saçlarında artan beyazlar dışında çok değişmemiş. Yaşını sordum, hain bir gülümseme ile söylemedi. Zonguldak'ta bir konserden gelmişti, ertesi gün İstanbul'da Converse'in festivali'nde sahne alacaktı.
ROTAYI ŞAŞIRMIŞLAR Bu yıl 'Bulutsuzluk Özlemi' 20'inci müzik yılını kutluyormuş. Bu amaçla Açıkhava Tiyatrosu'nda süper bir organizasyon düzenleyeceklermiş. Zuhal Olcay, Feridun Düzağaç gibi isimler Bulutsuzluk şarkılarını seslendireceklermiş. Bir yandan da eylül ayında çıkacak olan yeni albümün son rötuşları ile uğraşıyormuş. Nihayet grup, 'Uçtu Uçtu' albümündeki saksafonlu, sakin sounda geri dönmüş. Kendi deyimiyle; 'Yaşamaya Mecbursun' albümünün çok popüler olması ile biraz rotayı şaşırmışlar. Hatta hafiften havaya girmişler. Şimdi bu albümde yeniden köklerine dönmenin keyfini yaşıyorlarmış. Yenilerden 'Mor ve Ötesi'ni çok beğeniyor. "O çocukları 17 yaşlarından beri takip ediyorum, Türkiye için çok zor bir tarzı kalabalıklara kabul ettirip süper bir iş yaptılar"diyor. Şebnem Ferah'ın da çok özel bir vokal olduğunu düşünüyor. Şimdikilerin kendilerinden biraz daha şanslı olduğunu da belirtiyor. "Bazı şarkılarımız politik sebeplerle denetimden geçmedi ama 'Sözlerimi Geri Alamam' şarkısı yavaş olduğu gerekçesiyle denetimden geçmeyince ne kadar sinirlendiğimi unutamıyorum" diyor.
|