Yabancılarla tarihi zirve
Ekonomi yönetimi, sıcak yaz aylarında piyasaların ateşini düşüreceğine inandığı tarihi bir toplantıya odaklanmış durumda. "Yatırım Danışma Konseyi" bir ay sonra gerçekleşecek ve dünyanın önde gelen şirketlerinin yöneticilerinden gelecek mesaja göre, 2006 yılının kalan yarısı şekillenecek. Kuşkusuz toplantıda, "Piyasalardaki dalgalanma ne zaman duracak?" sorusuna da yanıt aranacak. Devlet Bakanı Ali Babacan'a bakılırsa, kuru ve faizi sıçratan, borsayı çökerten olaylar daha çok dış kaynaklı. Üstelik bu olayların nasıl şekilleneceğini tahmin etmek güç. Bu yorum doğru ama eksik. Dışarıda dalgalanma başladığında, biz ne yapıyorduk? Teknenin içinde tepişenler sarsıntının şiddetini artırıyordu. Şu bir gerçek, 3 Ekim 2005'te AB ile katılım müzakerelerini başlatan Ak Parti Hükümeti, zirveye çıktı. Kredibilitesi en üst düzeydeydi. O günden itibaren düşüş başladı. Gündem oluşturmayan Hükümet, olayların arkasından gelmeye başladı. Mayıs 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin hesaplaşma erken sahneye konuldu. Bu puslu siyasi ortama, Meclis Başkanı'nın "Laiklik yeniden tanımlansın" sözü de eşlik etti. Rejim kaygısı derinleşti. Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın soruşturması, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt için mesnetsiz "çeteci" ithamı gerilimi körükledi. Danıştay'a sıkılan kurşunlar kamplaşmayı tahrik etti. Devletle hükümet arasında güven bunalımı doğdu. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun, iktidarmuhalefet el ele görüntüsü bile pembe tablo olmaktan öte gidemedi.
Risk senaryosu İçeride siyasi tansiyonun yükseleceği belli iken Mart 2006'dan itibaren Merkez Bankası Başkanlık seçimindeki inatlaşma, piyasalara olumsuz sinyal oldu. Giderek tırmanan cari açığın her an kur baskısı yaratacağı belliydi. Enflasyon başını kaldırır, dünya hampetrol fiyatları rekor seviyede seyreder, ABD Merkez Bankası faizleri artırırken, içeride zorlama mali kararlar alındı. Aslında 2005'te faiz dışı fazla hedefi tutmadı. IMF'nin 4.5 milyar YTL'lik kemer sıkma paketi istemesi, bazı harcamaların ekstra artması kadar, 2005'ten ertelenen harcamaların bu yıla sarkmasıyla da ilgiliydi. Vergi ve sosyal güvenlik alanındaki reformlar ise neredeyse bir yıla yakın süredir ağır aksak gidiyordu. Bu veriler ışığında, piyasalardaki düşüş sürpriz değildi. Bundan sonraki dönemin risk analizine gelince; 1- Spekülatörler, Merkez Bankası'nı sıkıştırmaya devam edecek. Bu bilek güreşi, kura müdahale edilinceye kadar sürecek. 2- Hazine borçlanma faizlerinin artması, yılın ikinci yarısında bütçede yeni önlemler gerektirecek. 3- IMF İcra Direktörleri Kurulu temmuzda toplanıncaya ve ek önlemler alınıncaya kadar belirsizlik azalmayacak. 4- Haziranda yapılacak dünya devlerinin katılacağı Yatırım Danışma Konseyi'nden gelecek sinyal, uluslararası doğrudan sermayenin yönünü belirleyecek. 5- Kur artışı, petrol fiyatlarındaki artışla birleştikçe akaryakıt zammı kaçınılmaz olacak. 6- Enflasyonist baskı karşısında Merkez Bankası faiz artırımını düşünecek. 7- Piyasa, enflasyon hedefini revize ederse faizler yukarı çıkacak. 8- Yüzde 6'ya çıkacağı tahmin edilen büyüme yavaşlayacak. 9- İthalat ve yatırım malı kredisi kullanan özel sektörün nefesi kesilecek. Özel imalat sanayiinde fiyatlama sorunu yaşanacak 10- Faizler yükseldikçe bankalar, düşük enflasyon hesabına göre verdikleri kredilerden zarar yazacak.
Sözün özü.. Bu risk faktörleri karşısında yakında Türkiye'de gelecek para sihirbazı George Soros'un akıl hocası konumundaki Harvard'lı profesör J. Frankel'ın güncel Türkiye saptamalarını göz önünde tutmak yararlı: "Türk Hükümeti, enflasyonu AB ülkeleri ortalamasına indirmeyi hedefliyor. Ancak, GSMH'nin yüzde 6'sı kadar cari açık alarm veriyor. Esasen dalgalı kur rejimi katı uygulanmamalı. Kur düşükken daha fazla YTL satılarak döviz alınabilir ve sterilize edilebilirdi. Bu, enflasyonist olmazdı. Mevcut durumda cari açık, doğrudan yabancı yatırımla finanse ediliyorsa sorun yok. Kısa vadeli kredilerde ise dikkatli olmak lazım."
|