| |
|
|
Yeni okur-yazarlar geliyor
Irak Savaşı başladığında, ABD'li serbest gazeteci Christopher Allbritton olayı yerinde izlemek istiyordu. Ancak belli bir medya kuruluşunda çalışmadığı için parası yoktu. Derken aklına parlak bir fikir geldi. İnternet sitesinden okurlarına çağrı yaptı. Ve kısa sürede 14 bin dolar toparladı. O parayla Irak'a gitti ve savaş alanından haberler geçti. Burada ilginç bir gazetecilik örneğiyle karşı karşıyayız. Özel detektiflik gibi, bir tür 'özel' gazetecilik. İnsanın aklına eski Western filmleri geliyor: Hani kasabaya haydutlar dadanmıştır, halk da bir (ya da 7!) silahşör tutarak kendini savunmaya çalışır. Öte yandan Christopher Allbritton da ' embedded gazeteci' olmak yerine bağımsızlığını bu yolla korumuş oluyordu.
Bu tip çarpıcı örneklere önümüzdeki dönemde daha fazla şahit olacağız. Çünkü yeni iletişim araçları sayesinde farklı bir medya anlayışı yükselişe geçti. Yeni haberleşmenin araçlarına bakalım: E-mail, internet sitesi, 'blog' denilen kişisel siteler, tartışma grupları, kameralı cep telefonları, çet, oy verme, not verme, dizüstü bilgisayarla olay yerinden anında haber ve fotoğraf geçme imkanı. Böylece ' suskun' ve ' pasif' okurun (izleyicinin) yerini, ' geveze' ve ' aktif' bir okur kitlesi alıyor. Ben onlara ' okur-yazarlar' diyorum. Mesela Güney Kore'de 'ohmynews.com' adlı bir internet sitesi var. Bu siteye 26 bin kişi kayıtlı. Bunlar sadece haberleri okumuyor, aynı zamanda bu haberlere katkıda da bulunuyor. Kimi ek bilgi veriyor, kimi yorum yapıyor. En ilginç gelişmelerden biri de elbette bloglar . Bunlar kişisel internet siteleri. Çoğunluğu günlük biçiminde: "Dün bunu yaptım, bugün şuraya gittim " tarzı yazılar var. Ancak bu kadarla kalmıyorlar. Politikacısından sporcusuna ünlü kişileri de takip ediyorlar. Hani eskiden bir futbolcu, derbi maçı öncesi bara giderdi de... Basın da onu yakalardı ya... Şimdi bu görevi ' blogger'lar üstlenmiş durumda. Ünlü bir kişiyseniz 'numara çevirmeniz' mümkün değil. Cep telefonuyla fotoğrafınız çekiliyor ve orada burada neler yaptığınız birkaç saat içinde, bazen de anında internette yer alıyor. Türkiye'de internet yaygın olmadığı için henüz bu anlattıklarıma pek şahit olmuyoruz. Ama dalga geliyor. Ve bu dalga medyayı kökünden değiştirecek. Çünkü söz konusu 'okur-yazarlar' eski tip 'okur'dan farklı: Hem daha talepkar, hem de 'interaktif' olmayan yani kendilerinin de katılmadığı bir haberleşme sürecine gıcık oluyorlar. 'Okur-yazarlar' sadece ünlüleri değil; medyayı, devleti, hükümeti de an be an takip ediyor. Bir hata, bir eksik, bir dalavere, bir yalan yakaladıkları anda, bunu hop diye internete aktarıyorlar.
Elbette 'blog'ların da birçok zayıf yanı var: Bir kere denetimsiz. Amatörlük ön planda. Her an yalan ya da yanlış bir bilgiyle karşılaşabilirsiniz. Şefine, müdürüne 'hesap verme' durumunda değil. Ayrıca süreksiz: Kişinin yaşı, işi, ilgi alanları değişince 'blog'un karakteri, çizgisi de değişiyor. Editörlük açısından da zayıf: Bozuk, hatalı bir dille karşılaşabiliyorsunuz. 'Blogger'ın asıl işi habercilik olmadığı için, konuyu çeşitlendirmekte eksik kalıyor. Haberi başka kaynaklardan da doğrulatma gibi bir kaygısı olmuyor. Evet, olumlu ve olumsuz yanlarıyla yeni bir medya ortaya çıkıyor. Hazırlıklı olun!
|