| |
'Devlet emrinde çalışan katiller'
3 Kasım 1996 tarihinde meydana gelen Susurluk Kazası'ndan tam dokuz gün sonra dönemin ana muhalefet lideri Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i ziyaret eder. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ana muhalefet partisi başkanı Mesut Yılmaz'ın söylediklerini, bir gün sonra, bir mektupla dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'a aktarır. Mesut Yılmaz'ın söylediklerinin bir bölümü şöyledir: "Devlette görevli olan bazı kişilerin Özel Harekat Dairesi Başkanı İbrahim Şahin'den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahilbirtakım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir. Suça karışan asgari 100-120 kişi vardır. Bunlar, devlet emrinde çalışan katillerdir."
Sonra şöyle devam eder: "Bu işin devlet çapında soruşturulması lazımdır. Buna seyirci kalınırsa, demokrasinin işleyebileceğinden şüphe ederim." Mesut Yılmaz, "devlet emrindeki katillerin" karıştıkları suçları da "uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme" olarak tanımlar... Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi Avcı da, Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadede, hem devlet içindeki suç örgütünün önemli üyelerini isimlendirir, hem de örgütün nasıl çalıştığını anlatır. Bu bilgilerin hepsini TBMM Susurluk Komisyon Raporu'nda bulabilirsiniz.
Ana muhalefet liderinin cumhurbaşkanına "devlet emrindeki katillerden" bahsettiği, cumhurbaşkanının bunu yazılı bir metin haline getirip başbakana aktardığı kaç ülke vardır, bilmiyorum... Bildiğim, Susurluk Komisyon Raporu'nun hiçbir zaman Meclis Genel Kurulu'na inmediği ve gerçek bir temizliğin yapılmadığı... Susurluk yapısının devam ettiği...
Devlet'in görevi bunları tutundukları yerlerden kazımak olduğu halde, bu yapılamadı... Susurluk Çetesi içinde yer alan kimi sivil ve askeri şahıslar bir gün bile hapis yatmadı... Bu çete anlayışı yaşamaya, suça bulaşmaya ve tüm bunları "vatanseverlik" bandrolü altında yapmaya devam etti... Yakalanan çetelerin hepsinden emekli militer çıkması ve bunların da genellikle Güneydoğu'da görev yapmış olması herkesin dikkatini çekiyor artık.
Devlet kökenli ve devlet irtibatlı şahısların ortalıktaki bu örgütlerini kullanan kullanana... Anlaşılan son Danıştay vahşetinde de böyle oldu... Şimdi, bir kesimde Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanının resmi mektubuna giren "devlet emrindeki katiller" ifadesinin ürkütücülüğünü görmezden gelme eğilimi var... Çeteleri sorgulamadan, bu hastalıklı zihniyeti cezalandırmadan, Danıştay cinayetinin arkasındaki bataklığı temizleyemezsiniz. "Devlet emrindeki katiller" ifadesinin bir otopsisi yapılmadan herhangi bir sonuca ulaşmak mümkün mü?
|