Kuzey Irak seferi
Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticileri dün Kuzey Irak'a gittiler. Veya onların ifadesiyle, "geçtiler". Bu geziyi önemli bir gelişme olarak görüyoruz. Çünkü Erbil ve Süleymaniye'yi komşu kapısı yapan diğer çizgilerdeki Kürt politikacıların aksine DTP'liler bugüne kadar Kuzey Irak'tan uzak durdular. Davet edildikleri halde Bölgesel Parlamento'nun açılışına ve Barzani ile Talabani hükümetlerinin birleşmesi törenine bile katılmadılar. Günahlarını almak istemeyiz ama bu soğukluk ya da bocalamada galiba İmralı'dan işaret gelmemesinin de etkisi vardı. Öcalan'ın avukatlarıyla 17 Mayıs'taki görüşmede "Güney'deki oluşum, milliyetçi çerçeveden çıkarak demokrasiyi içselleştirmeli" mesajı vermesi, DTP'lileri rahatlatmış olmalı. Aysel Tuğluk, Ahmet Türk, Nazmi Gür ve Faik Yağızay'dan kurulu DTP heyetinin bir haftalık gezi programı iki bölümden oluşuyor. 29 Mayıs'ta Sosyalist Enternasyonal Kürt Çalışma Grubu'nun Süleymaniye'deki toplantısına katılacaklar. Diğer günlerde Celal Talabani'den Mesut Barzani'ye, Necirvan Barzani'den Adnan Müfti'ye kadar Kuzey Irak'ın tüm önemli isimleriyle görüşmeler yapacaklar. Sosyalist Enternasyonal'in Kürt sorununa ilgisi yeni değil. Örgütün Kürt Çalışma Grubu oluşturması 1998'e kadar gidiyor. Bu grup belirli aralarla toplanıp Irak, İran ve Türkiye'deki Kürtler'in sorunlarını tartışıyor. Toplantılar çeşitli başkentlerde yapılıyor: Stockholm (1998, 2002), Paris (1998, 1999), Brüksel (2001, 2002) gibi. Sonuncusu geçen yıl Londra'da oldu. Kuzey Irak'a geçen dört DTP'liden üçü Sosyalist Enternasyonal'in bu etkinliğine yabancı değil: Ahmet Türk 16 Mart 2001'de Brüksel'deki toplantıda HADEP'li iki temsilciden biriydi. Faik Yağızay 22 Şubat 2002'deki Brüksel toplantısında HADEP'in üç kişilik ekibindeydi. Nazmi Gür ise 9 Kasım 2005'teki Londra randevusunun katılımcılarındandı.
Sınır ötesindeki gelişmeler Peki, Sosyalist Enternasyonal, Kürt sorunu için Türkiye'den ne istiyor? Tek cümleyle "Siyasal çözüm". Bu çözümün çerçevesi 27 Ağustos 2002'de yayınlanan bildiride çizildi: "Kürt eylemcilere koşulsuz genel af ve siyasal sürece katılım hakkı." Bildiride "Eylemciler" ifadesiyle PKK'lıların kastedildiğini belirtmeye gerek var mı? Aynı görüşü Barzani ve Talabani de seslendiriyor. Talabani daha dün "Sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi" çağrısını tekrarladı. O nedenle DTP'lilerin Kuzey Irak'taki temasları hayli anlamlı olacak. Özellikle üst üste üç haftadır avukatlarıyla görüşme imkanı bulan Öcalan'ın verdiği mesajlardan sonra: "Diyarbakır olayları boşanma ilanıdır", "Kürtler'in yerel anlamda kendi yönetimleri, kendi parlamentosu, bayrağı olmalıdır. Tabii ki her halkın kendisini simgeleyen bir bayrağı olur. Ama üniter devleti temsil eden bayrakla birlikte olacaktır..." Bu, açıkça "özerklik" ve "federasyon" anlamına geliyor. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi... İyi ama Irak'taki federasyon ne kadar federasyon? Yani anayasa ayrılma hakkı tanıdığına göre, ne kadar Irak'ın parçası kalmaya niyetli? Birkaç gelişmeyi aktaralım, cevabı bulun: Kuzey Irak'taki Arapça isimler hızla Kürtçeleştiriliyor, Irak bayrağı hiçbir yerde dalgalanmıyor, Arapça eğitim kaldırıldı, Arap kültürünin izlerini silmek için mücadele başlatıldı, Latin harflerine geçme hazırlıkları ilerliyor, Tarih boyunca kurulan Kürt devletleri üstüne konferans ve sempozyumların biri bitmeden biri başlıyor... DTP heyetinin Kuzey Irak izlenimlerini ve gezinin yansımalarını gerçekten merakla bekliyoruz.
|