|
|
Bunlar sadece Hollywood'da olur
Erich von Stroheim, 1923'de Atlıkarınca (The Merry-Go-Round) filmini yönetirken, saray askerlerini oynayan figüranların hepsine, Avusturya Kraliyet Muhafızları'nın simgesi işlenmiş ipekli iç çamaşırları giydirmişti. Çamaşırlar görünmüyordu tabii; ama Stroheim figüranların kendilerini böylece Habsburg'ların Avusturya-Macaristan'ında sanacaklarını, rollerini daha iyi oynayacaklarını düşünmüştü. Shirley Temple, sekizinci yaş gününde 135 bin armağan almıştı. Cecil B. DeMille Cleopatra'nın (1934) çekimlerine hazırlanırken, sanat yönetmeni William Cameron Menzies ile yardımcılarını, piramitlerin gerçek renklerini görmeleri için Mısır'a göndermişti. Ekip 100 bin dolar harcayarak 92 piramidi tek tek inceledi; sonunda hepsinin toprak renginde olduğunu belirten bir rapor verdi. (Film siyah-beyaz çekiliyordu.) 1963 yapımı Cleopatra'da ise yapımcılar Elizabeth Taylor'ın o zamanki kocası Eddie Fisher'ı günde bin 500 dolara "işe aldılar". Fisher'ın görevi, eşinin sete tam zamanında gitmesini sağlamaktı. Yurttaş Kane'in (Citizen Kane) esin kaynağı William Randolph Hearst, sahibi olduğu bütün gazetelerde oyuncu eşi Marion Davies'in adının her gün en az bir kere geçmesini istedi. Bu buyruk otuz yıl her gün, Davies oyunculuğu bıraktıktan sonra bile, hiç aksatmadan yerine getirildi. Ama Hearst'ün ölümünün (1951) ertesi günü Davies'in adı da unutuluverdi. Errol Flynn, 1930'larda Küba'ya gittiğinde koca bir orkestra kiraladı. Nereye gitse orkestra da peşinden geliyor, sürekli serenadlar çalarak ülkede Flynn'in ününe ün katıyordu. Buster Keaton'ın 20 arabasından birinin uzunluğu yaklaşık 10 metreydi. İçinde altı yatak, iki salon, bir de mutfak bulunuyordu. Keaton da yatı andıran arabasını amiral üniformasıyla kullanıyordu. Rudolph Valentino 1926'da öldüğünde, cenaze törenine onu faşist selamıyla "uğurlayan" Kara Gömlekliler katılmıştı. Törende, "Benito'dan" gönderilen dev bir çelenk de göze çarpıyordu. Aslında Mussolini'nin de İtalyan faşistlerinin de haberi bile yoktu bundan. Her şeyi cenazeyi kaldıran Campbell şirketinin basın danışmanları düzenlemişti. Kısa yolculuklara bile çok eşyayla çıkmak Hollywood yıldızlığının şanındandır. Bu alanda rekor Ginger Rogers'dadır. İkinci Dünya Savaşı döneminin ünlü yıldızı 118 bavulla yolculuk ederdi. Bu da bir köpek yıldızla ilgili... Rin Tin Tin'in bir uşağı, özel bir ahçısı, bir de şoförlü limuzini vardı. Stüdyodaki 'soyunma odası' ise beş odalı koca bir daireydi. Clara Bow'un da bir limuzini vardı. Kızıl saçlarının rengine uysun diye onu da kırmızıya boyatmıştı. Sadece limuzini mi? Sürekli yanında taşıdığı iki köpeğinin tüylerini de... Sessue Hayakawa ise altın plakalı lüks arabasını, Fatty Arbuckle benzerini aldı diye öfkelenmiş, itfaiyeye armağan etmişti. Bugün adını hatırlayan yok... Charles Ray, sinemadan kazandığı parayla ne yapacağını bilememiş, Beverly Hills'teki villasında ne kadar kapı tokmağı varsa, hepsini som altından yaptırmıştı. Ama bu parlak yaşam uzun sürmedi, Ray sinema serüvenini figüranlıkla kapattı. Howard Hughes'un Hakanlar Çarpışıyor (The Conqueror) filmi, gişe açısından büyük hayal kırıklığı yarattı. Hughes, ününü daha fazla zedelememek için filmin kopyalarını toplatmaya karar verdi. Bunun için 12 milyon dolar harcadı. Filmin maliyeti ise kopyaları toplatmak için harcadığı paranın yarısı kadardı.
|