|
|
Eurovision'da çok yol aldık
Geçen cumartesi, televizyon programlarına gözatmasaydım, Eurovision Şarkı Yarışması'nın farkına varmayacaktım. O gün bizim sokakta dokuz kişiye sordum. Beşi yarışmadan habersizdi. Ülkemizi kimin temsil ettiğini sadece bir tek kişi biliyordu. Yarışmanın nerede yapıldığını ise bilen hiç yoktu. Semiha Yankı'yı İsveç'e nasıl uğurladığımız geldi aklıma. O yıl Türkiye elemelerine kimlerin katıldığını bile ezber etmiştik. Bütün köşe yazarları Eurovision'dan söz ediyordu. Konu, gazetelerin baş sayfalarındaydı. Yankı'nın sonunculukla dönüşüne nasıl içerlemiştik. Şarkıcımıza değil, bize oy vermeyen Haçlılar'a... Haftalarca bunu konuştuk. Sonra kolları sıvayıp ertesi yarışmanın hazırlıklarına giriştik. Bu bizim için öylesine hayati bir konuydu ki, aramızın iyice bozuk olduğu bir yıl, canlı yayında Yunanistan'ın şarkısını kestik, onun yerine İzzet Öz'ün titreyerek sunduğu Bir Başkadır Benim Memleketim'i dinledik. 'Yenilgi'lerin arkası gelmeyince, dünyanın bu 'en önemli olayı'nda birinciliğe uzanmak için basının önderliğinde milletçe kafamızı çalıştırdık, ülkemizin dünya sorunlarını nasıl yakından izlediğini ele güne kanıtlamak için petrol krizini dile getiren bir şarkı ürettik, onu da Süperstar'ımızın yedi düveli sarsacak muhteşem sesine emanet edip güvenle yaban ellere yolladık. Ama hayal kırıklığıyla yine perişan olduk. Ben kendi adıma Çetin Alp'in Opera'sıyla birlikte Eurovision'dan koptum. İngiltere'nin birinci olduğu bir yıl, Londra'daydım. 'Dünyayı sarsacak bu başarı'nın İngiliz gazetelerinin iç sayfalarında tek sütunluk sıradan bir haber olarak verildiğini görmüş, çok şaşırmıştım. Şimdi gazetelerimize, televizyonlarımıza bakıp sokaktakilerle konuşunca, bizim de, aynı oranda olmasa bile, bu olayı gerçek yerine yerleştirmeye başladığımızı görüyor, "Oh be, Eurovision'da ne çok yol almışız," diyorum.
* Bu arada, değerlendirmelerle ilgili bir noktaya değinmek istiyorum. Yarışmanın gedikli sunucusu Bülent Özveren, 'komşudan komşuya' giden oylardan yakınıyor hep. Yalnız da değil. Gazetelerde komşuların birbirlerini kolladıklarını, oylamalarda politik kaygıların ağır bastığını belirten yazılar, görüşler var. Komşu komşuya sadece politik kaygılarla oy vermiyor bence. Bunda aynı coğrafya bölgesinde doğup büyümenin, yakın kültürleri almanın, benzer beğeniler edinerek yetişmenin de payı var. Bir İsveçli'ye Norveç halk türküsü mü yakın gelir, Güneydoğu Anadolu uzun havası mı? Bizim kanımız Balkan havasıyla mı kaynar, Japon ezgisiyle mi? Herkes kendisine yakın gelen müzikten hoşlanacak elbet. Şunu da unutmamak gerek: Bize en yüksek puanları verenler Hollanda, Fransa, Almanya. Onların toplam 36 puanlarının yanı sıra İsviçre'den de 10 puan aldık. Bu 46 puanı Jaap'lar, Brigitte'ler, Hans'lar mı verdi? O ülkelerde yaşayan gurbetçilerimiz cep telefonlarına sarılmasalardı, sıralamada yerimiz ne olurdu dersiniz?
|