| |
Mısır plajlarından Türkiye fotoğrafı...
Sharm El Sheikh denizaltı dünyalarını yeryüzünün kargaşasına tercih eden derin dalgıçların uzun zamandır Kabe'siydi. Sharm El Sheikh Sina yarımadasının Kızıldeniz ile koklaştığı noktada... Üstü çöl, altı derya bir durum... Kızıldeniz'e dalmaya gelenlerin telaffuz ettiği bu coğrafya daha sonra Mısır'daki Müslüman Kardeşler terörünün sık sık hedefi haline gelerek ününü iyice artırdı. Yaşamı seyahatlerle anlamlandıran yeryüzü turistlerinin tercih ettiği yer olmanın sınırlarını da aşarak, belki buraları hiç göremeyecek olan yığınların da lügatine girdi. Şimdi de burada Dünya Ekonomik Forumu yapılmakta... Bizler de, bu Forum'daki Başbakan, bakanlar ve bürokratların oluşturduğu Türk Heyeti'nin yoğun temas trafiğini izlemek için buraya geldik. Buradan da Cezayir'e geçeceğiz.
Ana Uçağı Sina Çölü'ne inmeden az önce başlayan ve uçağın piste inmesiyle biten Başbakan'la yaptığımız görüşme, ağır Türkiye havasının son kırıntıları olarak kaldı. Dünkü gazetelerde okuduğunuz konuşmasını dinlerken, dikkat ettiğim tek şey, seçimlerle ilgili Başbakan'ın tutumuydu. Başbakan yirmi, yirmi beş dakika süren sorulu, cevaplı konuşmada seçimlerle ilgili olarak daha önceki tutumunu sürdürdü. Seçimlerin zamanında yapılacağını söyledi. Türkiye'yi yönetilemez hale getirerek erken bir seçime zorlamak isteyenlerin de en dikkat edeceği cümlenin seçimlerle ilgili cümle olduğundan korkarım. Bu, Mısır tatil kasabasındaki rahatlatıcı havanın bizim toplumsal yaşamımıza uzunca bir zaman gelemeyeceği anlamına gelebilir. Halbuki Savoy Oteli'nin yan yana dizilmiş üç havuzunun kenarlarındaki palmiye altlarında güneş ışınlarıyla halvet olanlar bırakın Türkiye'deki Çankaya kavgalarını, dünyadaki tüm iktidar kavgalarından öylesine uzak bir görüntü çiziyorlar ki, siyaset de, siyasal kavgalar da anlamsızlaşıyor. Kızıldeniz kıyısındaki kumsalda ise hayat daha canlı ama insanların sakin duruşu havuzdakinden farksız. Uluslararası sihirli bir elin dünyanın tüm tatil kasabalarını birbirine benzettiğine bir kez daha şahit olduğumuz Mısır'ın bu tatil kasabasının geceleri de havuz ve deniz kıyısından farklı değil.
Doğrusu insan şizofrenik bir bölünmeye uğruyor. Türkiye'deki iktidar kaymasına sebep olan fotoğraf nasıl bir yeni hal alacak? Ankara bürokrasisi iktidarı biraz daha mı saracak yoksa hükümet Şemdinli'de kaybettiği iktidarını yeniden kazanabilecek mi? Seçimi yaptırıp, yaptırmama didişmesi Türkiye'yi sarsmaya devam edecek mi? Başbakan'ın "güç savaşı" olarak nitelediği durum devam edecek mi? Bunun bir dış boyutu var mı? ABD içeride müttefik değiştirme arzusunda mı? Bundan mı iktidar kayması yaşanıyor? Yoksa bunlar babadan kalma İttihat ve Terakki uygulamalarının "Çankaya'yı sana yar etmem" versiyonu mu? Tabii katilin sürpriz bir şekilde yakalanması çok önemli bir gelişme. Peşinin sıkı sıkıya takip edilip ilişki ağlarının çözülüp çözülemeyeceği de... Türk olmak zor. Altı derya üzeri çöl, insanlığın gözde mekanlarından birinde bile bu soruları sorarak dolaşıyorsunuz. Havuzun kenarında ya da denizin kıyısında yaşamın sakin sularında güneşlenenler gibi huzurlu ve içerdeki bitmek bilmeyen siyasal iktidar iştahının taamları olmaktan hiç mi kurtulamayacağız?
Deniz diplerindeki büyülü yaşamlar için derin deniz dalgıçlarının tercih ettiği bu coğrafyada Türk olmak yukarıdaki soruları sorup, endişelenmek anlamına geliyor. Bunun utancını ve azabını çekmeyen birisi iktidar olsa ne olur, olmasa ne olur?
|