Hayat temize çeker her şeyi...
Kimimiz için uzun, upuzun; kimimiz için hiçbir şey görülmemiş, hiçbir şey yaşanmamış kadar kısadır ömürler. Benim daha yirmili yaşlarının başındayken kaybettiğim arkadaşlarım oldu. Ne gördüler, ne yaşadılar ki hayatta? Bırakın ülkenin ve dünyanın geçirdiği devasa değişimleri! Ama bir cep telefonundan, hatta televizyondan habersiz gittiler dünyadan. Oysa aynı haftalarda, aynı aylarda dünyaya gelmiş, ilk gençlik yıllarını birlikte arşınlamıştık. Bazen; onlardan, sadece onlardan sonra yaşadıklarımızı hatırlayınca, ne kadar yorucu geliyor geçen zaman. Acılar, sevinçler, mutluluklar, kederler, başarılar, başarısızlıklar, doğrular, hatalar, korkaklıklar, cesaretler, nice engellerle dolu hayat gailesinin ortasında uzun, çok uzun yolculuklar. Ve bir gün. O yorucu yolculuğun sonunda derin bir uykuya teslim olur göz kapakları... Ve uykudadır artık yaşanmış bütün hatıralar. Bu kadar! Ömrümüzün çoğunu paylaştığımız "adam" ın derin uykusuna bakarken; karmakarışık bir duygular sarmalında, bir "hayat muhasebesi" nde mola verdi zihnimiz öylesine... Öylesine...
Ecevit derin bir uykuda şimdi... Uykuya yatırdığı hatıralar, bizim de hatıralarımızdır. Yirmili yaşlarımızın başından beri yaşadıklarımızdır... Onu ilk kez ne zaman görmüştük? Bir ada vapurunda... Serin bir bahar sabahı... Koltuğunun altında yıpranmış bir evrak çantası... Çay içiyordu tek başına... Heybeliada iskelesinin birbirinden habersiz yolcularıydık. Biz, pazartesi sabahı yatılı okulumuza dönüyor; o, "ada" da "mukim" İsmet Paşa'ya, yani genel başkanına haftalık rapor vermeye gidiyordu besbelli. Evrak çantasında "genel sekreter" in siyaset notları olmalıydı. "Ortanın Solu" nu görüşecek olabilirler miydi? Kim bilir? Yıllar ama çook yıllar sonra, gazeteci kimliğiyle karşısına geçip sorular sorduğumuz Ecevit'e, o "Pazartesi tesadüfleri" nden hiç söz etmedik. Bir önemi de yoktu zaten... Yolculuk işte... Aynı vapurlarda her gün aynı iskelelere doğru yola çıktığımız yolcuların kaçından haberdarız? Kim bilir, belki de kaç kez kesişmiştir yollarımız farkından olmadan, sonraki zamanlarda... Ama.. Ne olacak ki... Yolculuk hepimiz için biter işte aynı limanda!
Şu sonsuz evrendeki mavi kürede, aynı zaman dilimini paylaşınca... Özelde ve genelde yaşanmış ne çok hatıra düşüyor işte insanın aklına... "Özel" i de "genel" dir aslında söz konusu Bülent Ecevit olunca... Yani size gösterdiği nezaket ve zarafet; asla "size özel" değildir, bilirsiniz. Siz onun inceliğinden nasibinizi aldıkça kendinizi özel hissedersiniz, ama bunun onun kişisel "özel" liği olduğunu bilmeniz zerrece azaltmaz size hissettirilen "saygı" nın kalibresini... Sonuç şudur: Herkese saygı duyan adam, sonunda herkesten saygıyı da hak eder derin bir uykunun bekleme odasında... Ya genelde, ya "hep birlikte" yaşadıklarımız? Ya dağlara taşlara kendiliğinden yazılan "Karaoğlan" sloganları... Çook sonraki "liberal" yıllarda; öyle bir dağa bir tek "kelime" yazılsın diye, kim bilir kaç milyon "reklam doları" harcamıştır siyaset dünyasının erbabı? "Umut" ki en çok ihtiyacımız olandır kelimeler arasında... "Barış" ki en çok özlediğimiz sözcükler diyarında... "Özgürlük" ki en çok gizlenendir kalın ciltli ceza yasalarının kapakları altında... "Kasketli ve başörtülü" Anadolu halkının muhafazakar dünyasında, "bu kelimeler" i dillere pelesenk eden adamın mucizesine "Ecevit şapkası" çıkarılmaz mı? Kelimeler değildir dikkat; kavramlardır "mavi gömlekli adam" ın inadıyla zihinlere çakılan! Ya "dürüstlük" fasikülüyle "siyaset kitabı" nda açılan "bağlayıcı" referans?
Birçok "şükran" la anılacak hatıra... Belki bir kısım hata... Ki insana mahsustur tamamı da... Hele bu kadar uzun, bu kadar meşakkatli bir yolculuğun yolcusu olunca... Lakin... Unutmayın ki! Hayat sonunda temize çeker her şeyi... Anlar son tahlilde yapmak istediğinizi... Verin karnenizi... Ecevit şimdi derin bir uykuda. Uyandığında... Ki öyle olur umarız. Uykudayken hakkında söylenenleri duydukça; ilerideki sonsuz ve huzurlu uykulara hazır bulacaktır kendini... Çünkü, hayat daha şimdiden "temiz" e çekmiştir 80 yılda yazılmış bir ömrün muhasebe defterini... Temizdir neticesi belli ki, tertemiz... Onun için... Yaşadığı ve yaşattığı hayata teşekkür ederiz!
|