Yunuslar ve Lale Devri
Suyun içinden bir şey hopladı. Hatta bir değil, birkaç tane. On, on iki kadar... Dalıp dalıp tekrar "hoop" havaya sıçrayarak ilerliyorlar grup halinde. Heyecanla Sönmez'i çağırdım," Evet, evet yunus bunlar, galiba yavrular..." dedi. Kaç senedir gözüm onları arıyor denizde. Bir hareket görünce sesleniyorum. Dürbünle bakıp "Yok bu başka bir şey" diyordu. Artık unutmuştum, karşıma çıktılar. Sabahın yedisinden beri 4 litre özel bir sıvı içiyorum. Kolonoskopi ile endoskopi yapılacak bayıltarak, (bağırsaklarıma ve mideme bakılacak). Elimde deniz suyu tadında bir bardak sıvıyla, denize bakıp "Görünüşün muhteşem ama tadın çok berbat" diyordum içimden; ki onları gördüm. Arnavutköy'e doğru gidip halkalar halinde oynayarak geriye geldiler, sonra yok oldular. "Bak sana içtiğin berbat suyu unutturtacak bir şov yaptılar. Öğleden sonraki mide, bağırsak araştırması için de uğurlu gelecekler, çok iyi geçecek" dedi Sönmez. Dediği de çıktı. Bir de şu aşırı derecede ekşime, uyutmayan mide ağrısına çare bulsalar! Günüm günüme uymuyor bazen yatmak zorunda kalıp o güzelim ödülleri almaya bile gidemiyorum. Kemoterapinin daha çok da radyoterapinin yan etkisiyle zamanla oluşan tahribatın sıkıntıları 6 ay veya bir sene sürebilirmiş. Birkaç gün yattıktan ve depresyona karşı ilaca başladıktan sonra İstinye'ye gittik. Balta Limanı Polis Moral ve Eğitim Merkezi'nin karşısında bir çay bahçesi vardı. Şimdi cumartesi pazar brunch için, akşamları da lokanta olarak halka açtılar. Işığın cazibesine kapılan martıları seyrederken tek başına yolculuğa çıkmış yeşil bir balon bile gördüm. İçine karides, mantar doldurulmuş tuzda balık çok güzeldi, mideme de dokunmadı. Geçen gün şaka olsun diye "Hastalanmaktan bıktım. Sen bugün işe gitme, beni kırlara götür" demiştim. Cumartesi sabahı "Haydi kalk gidiyoruz" dedi, "Nereye?", "Kırlara değil ama bu sıcakta olgunlaşıp dökülmeden laleleri göstereceğim." İlk önce Sultan Ahmet Meydanı'ndaki laleleri inceledik. Kediyi okşar gibi elimle dokunuyorum çiçeklere. Tanımadığımız acayip bir kalabalık vardı. Yıldız Parkı'na kaçtık biz de. Laleleri seyrettik. Ama pek çok film çektiğimiz muhteşem havuzları göremedim. "Onlar yok artık" dedi biri ama yanlış kapıdan girdiğimizi düşünüp inanmadım. Camlı bir kış bahçesi var. İn, cin yoktu ama kapısında bir kadın gözleme yapıyordu. Onun tadına baktık.
SAĞIR DUYMAZ UYDURUR Geçenlerde Bursa'ya gitmemiz için Sönmez Holding helikopter yollayacaktı. Dişimi fırçalarken "Eyvah helikopteri erken yolladılar" diye fırladım. Eşim gülerek "Apartmanın asansörü çıkıyor" dedi. Ümran Sönmez Onkoloji Kliniği'nin açılışı sırasında da Vali Bey'le tanıştık. Tedaviden sonra sağ kulağımda sağırlık yaşadığım için konuşmaları duyamadım. Kendimi "Eee, Bursa Valisi olmak nasıl bir duygu efendim?" diye sorarken buldum. Yanımdaki bey de "Vali öbür yanımda oturan bey. Ben Ümran'ın kocasıyım" dedi. Pazar günü beni sarıp sarmalayıp, Parkorman'a kahvaltıya götürdüler. Başta güneşte biraz piştim ama burası çocuklar için bir cennet, torunla beraber her oyun evinde oynadık. "Öğleden sonra çok kalabalık ama Allah'tan pek kimse tanımadı" derken bir güneş şemsiyesi getirdiler. "Biz Filiz Hanım'ı güneşte bırakmayız, depodan da olsa getiririz" diye şımarttılar.
|