|
|
Bir kurbağa cinnet geçirirse
Olabilir. Bahardan olmuştur. Kış biraz uzun sürdü. Hepimiz güneşe hasret kaldık. Ben bile geçenlerde "Lalelerim açtı" diye çığlık attım. Normal mi yani?
Son zamanlarda en çok güldüğüm haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Önce bir uyarı. Habere güldüm çünkü doğruluğuna zerre kadar inanmıyorum. Yazılış biçimine dikkat ederseniz ne demek istediğimi anlayacaksanız zaten. "Almanya, dün akıllara durgunluk veren bir tecavüzle sarsıldı. Ülkenin çok satan gazetesi Bild'in birinci sayfadan verdiği habere göre, kurban bir Japon balığı, suçlu ise bir kurbağaydı. Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde yaşayan Marianne Wagemanns, önceki gün evinin önündeki havuzda bir karaltı fark etti. 'Sapık' bir kurbağa hemcinsi sandığı balığın üzerine atlayarak tecavüz etmeye çalıştı. Hatasını farkedince de 'cinnet' geçirip kurbanını öldürdü. 48 yaşındaki kadın olayı cep telefonuyla görüntülerken gözyaşlarını tutamadığını söyledi. 4,5 milyon tirajlı Bild ise olayı aydınlatmak için konunun uzmanına danıştı. Biyolog Andrea Funke'ye göre, kurbağa amfibi (hem karada hem suda yaşayan) olduğu için hayata balık olarak başlıyor. Yaşadıkları bölgede dişi kalmayınca, balıkları eşi olarak görebiliyor. Ancak bu iki hayvanın çiftleşmesi fiziki olarak mümkün değil." Ya 48 yaşındaki Marianne aklını yitirdi. Çünkü hem olayı gözyaşlarıyla izlemiş hem de kurbağanın cinnet geçirdiğine kanaat getirmiş. Ya Bild Gazetesi okuyucularıyla dalga geçti, ya da bütün kurbağalar delirdi. Malum bahar geldi ya... Biraz da uzun sürdü tabii kış. Kurbağalar aşk mevsimine bodoslama girdi. H H H Aslında yazacak ne çok şey var. Jandarma Diyarbakır'da savcıyı, hakimi, valiyi bile fişlemiş. Hala Merkez Bankası Başkanı atanmamış. Başbakanımız niyeyse Arap Zirvesi'ne katılmış. Konuşmasını besmeleyle açmış. Ankara'da her geçen gün farklı bir belediyede farklı bir köpek katliamı yaşanıyor. Okullarda kan gövdeyi götürüyor, Milli Eğitim Bakanı Avustralya'ya sadece iki günü resmi, 15 günlük geziye gidiyor ve gitmeden "Okullardaki şiddet ile topyekün mücadele edeceğiz" diyor. Uzaktan kumandalı mücadele yani. Sonra aklımdan çıkmayan bir saldırı var. Kendi apartmanın asansörüne binerken boğazı kesilen genç kızdan bahsediyorum. Hani güvenlik için başka hastaneye götürülen Olmuyor ama... İçimden hiç birini yazmak gelmiyor. Bugün cumartesi. Nereden çıktı bu yağmur bulutları? Güneş yüzünü gösterince sevinmiştik, "Bahar geldi" diye... Örneğin "Bahçedeki lalelerim açtı" diye sevinç çığlıkları attım geçen sabah. Kocam garip garip baktı. Bir haberim daha var. Bahçedeki depomuzda dört minik kedimiz var artık. Anneleri orada doğurmaya karar vermiş, iyi mi? Hiç birinin gözleri daha açılmamış. Kendilerini fark ettiğimizi görünce anne 10 dakika içinde teker teker minikleri başka köşeye taşıdı. Taşıdı ama bu sefer de diğer kedilerin saldırısından kurtulamadı. Sahi yetişkin kediler niye küçükleri boğmaya kalkar? Anne kös kös deposuna geri döndü. Şimdilik memnun mesut yaşıyorlar. Ama nereye kadar... O minik yavrular hareket etmeye başlayınca ne olacak? Bizim bahçenin asıl sahibi iki köpek onları nasıl karşılayacak? Bakmayın benim itlerin boyutlarının küçüklüğüne, yaşlandıkça daha da canavarlaşıyorlar. Bir kedi fobisidir gidiyor. Uzun lafın kısası etraf öylesine negatif yüklü ki. Ben kendimi çiçeğe böceğe verdim. Gülümsemek lazım. Onu da yapamazsak...
|