|
|
|
|
|
|
Huysuz'un yanındaki çocuk
Huysuz Virjin'e eşlik etmek her babayiğidin harcı değil, ama Yiğit Alıcı bu riskli görevi başarıyla sürdürmesini "Saçımı bile yolsa, ona kızmak içimden gelmiyor," diye açıklıyor.
İşte Huysuz'un yiğidi
Dans yarışmasında Huysuz Virjin'in arkasında genç bir çocuk duruyor. Başlarda biraz ürkekti ama sonradan iyice açıldı. Kadın kılığına girdiği bölüm ise popülaritesini patlattı. İşte Yiğit Alıcı'nın öyküsü.
Kanal D'de yayınlanan Benimle Dans Eder Misin? yarışmasında Huysuz Virjin'in arkasında gördünüz onu ilk kez. Dikkatli müzik izleyicileri ise gençlik müzik kanallarında sık sık görüyorlardı Yiğit'i. Benim Yiğit ile tanışmam, can arkadaşım Duygu Özçelik'in Yiğit ile çıkması ile başladı. Bir gece Duygu yeni erkek arkadaşını yani Yiğit'i evime tanıştırmaya getirdi. Yiğit de çıktığı kızın en sevdiği arkadaşı ile tanışacağı için hayli gergin tabii ki. O gerginlikle bana şirin görünmek açısından evime girişinin 10. dakikasında kedim Pınçık'ı kucağına almaya kalktı. Sahne çok komikti. Benim küçük kızım, Yiğit Abisinin burnuna bir tırnak sallamıştı ve tırnağı Yiğit'in burnunda takılı kalmıştı. Hemen Yiğit'i kurtardık. Ancak ortalık küçük çapta bir kan gölü idi. Duygu ile ben aklımızı kaçırmış şekilde evin içinde pamuk ararken tek bulabildiğim hijyenik kadın bağları olmuştu. İşte tanıştığımızın 15. dakikasında Yiğit, burnunda pedler ile salonumda oturuyordu... Bu olayın ardından zaten hayat bizi kanka yapmıştı bile. Yiğit, Duygu ile evlendiğinde düğünde herkes birbirine "Bu deli gibi ağlayan şişman kız acaba Yiğit'in eski sevgilisi filan mı?" diye sormuş. Gerçekten nedense düğünlerinde bayağı bir ağlamıştım. (Geyik uzadı, tabii bunu zekice bir yere bağlamak gerekiyor ama sanırım bu cümle biraz havada kalacak...) Yiğit artık "Huysuz'un arkasındaki yakışıklı çocuk" olarak anılıyor. Çok düzgün konuşuyor, ciddiyeti ve ekran duruşu insanların hoşuna gidiyor. İşte Yiğit Alıcı'nın hayatı... (Şükürler olsun, çok şık olmadı ama cümleyi bir yere bağlayabildim...)
- Ailenden ve kısaca geçmişinden bahseder misin? - Babam pilot, annem ziraat yüksek mühendisi. Bir memur ailesinin çocuğu olarak büyüdüm. Bandırma'da dünyaya geldim. Sonra da Merzifon'da okula gittim. İstanbul çocuğu gibi büyümedim. Yani küçük bir şehirde sokağa salınıp, kedi köpek ile oynayarak büyüyebiliyorsun. Dokuz senemi aldı ama İstanbul Üniversitesi Jeoloji bölümü mezunu oldum. Ama demek ki içimde varmış. Şimdi sahnedeyim. - Babanı çok tatsız bir şekilde kaybettin, bu seni nasıl etkiledi? - Babamı bir uçak kazasında kaybettim. Van'da dağa çakılan uçağın yardımcı pilotuydu. Ben o zaman daha 16 yaşındaydım. Ama öyle mükemmel bir annem var ki babamın yokluğunu bize hissettirmemek için kendi hayatını hiçe saydı. Babam Hava Kuvvetleri'nde savaş pilotluğu yapmış olduğu için her zaman bize "Babanız bir gün uçuştan geri gelmeyebilir" fikri aşılanmıştı. Bu nedenle yokluğuna dayanabildim. Ama "Babam olsaydı böyle olmazdı," dediğim anlar çok olmuştur. - Genellikle böyle kazalarda uçak pilotları, kazada ölenlerin yakınları tarafından suçlanır. Siz de böyle bir durum yaşadınız mı? - Kaptan pilot başka bir pilottu. Bu kazada birinci kaptana bayağı yüklenildi. Hatta aynı ekipten hayatını kaybedenlerin anne ve babaları cenazelerde tepkiler verdiler. Ama benim babam da o kazada pilotun hatası yüzünden ölmüş olsa da bunu bir kader olarak görüyorum.
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|