| |
Acı ama sürpriz değil
Evet hiç sürpriz değil... Danıştay'da veya Yargıtay'da... Ya da siyasetin bir köşe noktasında... Başka bir kurumda... Açıkçası "bir yerde, bir şeyin olacağı" belliydi. Cumhuriyet gazetesine bir haftada 3 saldırının olması "bunun işaretiydi." Aslında "daha öncesine ait pek çok işaret daha" vardı. Her şey "ayan beyan" ortadaydı. "Net şekilde" görülüyordu. Göremeyenler ise: Galiba "gözlerine perde çekilenlerdi."
Öğle saatlerinde Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan'la konuştuk. "Üzgünüm" diye başını önüne eğdi. Sonra birden dikleşti: - Yasaların bize verdiği görevi yapmaya devam edeceğiz... Tehlike altında olsak da görevimizi sürdüreceğiz.
"Danıştay 2. Daire" tehdit altındaydı. Başkan Mustafa Birden "tedirgindi." "Devlete başvurdu" koruma istedi. Hem de "3 ay önce." "Daha yeni" koruma verildi ama... "Sürekli yakın koruma" falan değil. "Çağrılı koruma." Başkan "gerekli durumda çağıracak." Koruma da "Danıştay'a gelip, 2. Daire Başkanı'nı koruyacak." Tansel Çölaşan "bunları anlatırken" tepkiliydi: - Kurşunlanırken mi korumasına telefon edip, "Beni öldürüyorlar, yetiş" diyecekti.
Tansel Çölaşan, Başkan Mustafa Birden'i "çok eskiden" tanıyor: - Danıştay'a girdiğim günden bu yana tanıyorum.... Diğer üyeleri de tanıyorum... Hepsi de laik, Atatürkçü, görev aşkıyla yanıp tutuşan arkadaşlarım... Tertemiz, mükemmel insanlar... Ülkemin tarafsız yargıçları... Acımızı, tepkimizi anlatmakta güçlük çekiyorum.
Danıştay 2. Daire "türbana dair" bir karar verdi. Karar "pek çok çevre tarafından" daha gerekçesi görülmeden tepkiyle karşılandı. "Siyasi tepki" dalga dalga yurda yayıldı. Oysa 2. Daire'nin kararı "yeni bir şey değildi." Aynı konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın verdiği kararların "tekrarı" niteliğindeydi.
Kararı eleştirenler "özel yaşama müdahale ediliyor" diyorlardı ama... Kararın "özel yaşama müdahaleyle ilgisi yoktu." İnternet'e giren "kararın gerekçesini görebilir, işin aslını öğrenebilirdi." Ama "olay" siyasallaştırıldı. Konu "siyasete kurban edildi." Dün yaylım ateşine tutulan yüksek yargıçlar "hedef tahtası" haline getirildi. Olup bitenlerin "neresi sürpriz?"
Dün "olayı nefretle kınamak için birbirleriyle yarışanlar" acaba şapkayı önlerine koyup "neden böyle oldu" diye düşünecekler mi? Özellikle de "türbandan, siyasi rant elde etmek için" yanıp tutuşanlar.
2006'nın "gergin geçeceği" daha 2005 bitmeden belliydi. Bu ayın başında "en sıcak, en gerilimli süreçteyiz" diye defalarca tekrarlamıştık. "Siyasi hava sisliydi... Bulanıktı... Dumanlıydı." Böyle havaların "meraklısı" çoktur. "Eski filmlerden" hatırlıyoruz.
|