Bu yangını ancak hükümetin tavır değişikliği söndürür
Piyasalar doğası gereği erken hareket eder. Bu nedenle finansal piyasalar reel ekonomik ve siyasi olayların bir öncü göstergesi gibidir. Finansal piyasaların marta kadarki parlak performansının arkasında Türkiye'nin siyasi ve ekonomik açıdan gösterdiği parlak başarılar vardı. Bir de dış konjonktürün sağladığı büyük bir fırsat.
Geleceğin gelişmeleri Mart başından beri piyasalarda satılmakta olan ise yine geleceğe ait olası gelişmeler. Piyasaların erken davranmasının sonucu olarak siyasi ve ekonomik gelişmeler bugünden fiyatlanıyor. Önümüzdeki döneme bakınca da, Türkiye'de olumsuz gelişmelerin olumlu gelişmelerden daha çok olabileceği tahmin ediliyor. Bu olumsuz haberlerin çoğalmasına bir yerde hükümet de, icraatları ve söylemiyle katkıda bulunmadı değil. Ancak şimdi bu olaylara geri dönmenin yararı yok. Sonuçta olan oldu, yerlinin döviz satışı yabancıyı kesmedi. Yerli beklemeye koyuldu. Yabancıların spekülatif atağıyla piyasalarda büyük yangın başladı.
Konjonktür belirleyicileri Bu bozulma acaba bir trend dönüşü mü, yoksa geçmişte üç dört kez yaşadığımız bir türbülans mı? *Bir kere, piyasalardaki kötüleşmenin türbülüns düzeyinde kalması için 2.5 aylık süre biraz uzun. Geçmiş türbülanslar 2-7 hafta arasında son bulmuş. Şimdi 10 haftayı geride bıraktık. Bu açıdan piyasa hareketleri bir trend değişikliğine doğru gidiyor izlenimi veriyor. *Geçmiş türbülanslardan farklı olan bir başka durum, artık dünyada likidite artışının giderek kısılması ve faiz oranlarının yükselmesi. En azından küresel faizlerde bir trend dönüşü var. Bu durumda, Türkiye'ye sermaye akışı olsa bile, bunun faizi daha yüksek olacak demek. *Kaldı ki, Türkiye'nin dışarıdan sermaye girişine ihtiyacı her zamankinden daha fazla. Bu yıl için 30 milyar dolarlık bir cari açık bekleniyor. Bu da her ay Türkiye'nin 2.5 milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı demektir. Yani Türkiye bırakın sermaye çıkışını, sermaye girişinin durması halinde bile, mevcut ekonomik büyümesini ve finansal piyasalardaki dengesini koruyamaz. Mevcudu korumak için bile, aylık 2.5 milyar dolara ihtiyaç var. *Enflasyon nisan ayında baş kaldırdı. Bu hareket mayıs ve haziran ayında yatışsa bile, önümüzde çifte seçim var. Biri Cumhurbaşkanlığı diğeri genel seçim. Her seçim öncesinde her iktidar az veya çok populizm yaptı. Geniş kitlelere hoş görünecek uygulamalara gitti. Tarım fiyatlarından tutun, ücret artışlarına kadar. Bunun da talep artışı yoluyla enflasyona yansıması beklenebilir. *Bizzat Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl yapılacağı başlı başına bir düğüm ve gerilim kaynağı. Bunun, finansal piyasalar üzerindeki hakimiyetini azaltacak anahtar da hükümetin elinde. Ya bu sonbaharda seçime gider ve yeni parlamentoyla Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Ancak bu kez de, erken genel seçimlerin bizzat kendisi piyasalar için belirsizlik ve risk kaynağı olur. Ya da erken seçime gitmeden Cumhurbaşkanlığı seçiminin başlı başına bir stres kaynağı olmaktan çıkarılmasının tek yolu ise AKP'nin bu konuda uzlaşmaya gideceğini açıklaması olabilir. Ancak bu seçenek bize hepsinden daha zor geliyor. Dolayısıyla bu konuda pek umut yok. *En geç 2007 Kasım'nda yapılacak genel seçimlerin ekonomi üzerine gölgesi şimdiden düşmeye başladı. 4 aylık bütçede gelirlerin yüzde 24 artmasına karşılık faiz harcamaları yüzde 5 azalmış. Asıl artış yüzde 32 ile faiz dışı harcamalarda. Gelir artışı ve faizde sağlanan tasarruf, faiz dışı harcama artışını örtüyor. Ama böyle bir gerçek var. Bu aşamadan sonra seçimlerin ekonomi ve piyasalar üzerindeki olumsuz etkisini azaltmanın tek yolu, mümkün olduğunca erken ve baskın bir seçime gitmekten geçiyor. *Hükümet en kısa zamanda piyasalarda oluşan bu hareketleri yatıştırmanın yolunu bulmalı. Bunun için de Başbakan'ın çıkıp "bu işi ciddiye aldığını, ekonomide ipin ucunu bırakmayacağını, siyasi tansiyonu azaltmak için elinden geleni yapacağını, AB yolunda yeni hamlelere girişeceğini, Cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşmaya açık olacağını ve seçimlerin de tam zamanında yapılacağını" açıklaması etkili olabilir. Tabi ardından bu yönde uygulamalar gelmeli.
Hükümet ne yapar? Bu durumda hükümet önümüzdeki dönemde olumlu gelişmeleri çoğaltırken olumsuzgelişmeleri azaltabilir. Finansal piyasalardaki kötüleşme durabilir; hatta uzun vadeli konjonktür de korunabilir. Aksi takdirde veya icraat yönünden hükümetin yorgunluk göstermesi, uzun vadeli olumlu konjonktürün bitmesi olur. Bu hükümetin seçimde anlatacağı iyi bir hikayesi vardı. O elden gider. Bedeli de seçimde ödenmiş olur.
Sonuç "Suya düşerek boğulmazsın; orada kalarak boğulursun" Edwin Cole
|