|
|
|
|
|
|
Benim postişim, seninkini döver!
YILLAR önce TRT'de mükemmel bir dizi yayımlanmıştı. "Yedi Tepe İstanbul" ismini taşıyan dizi yeni bir yıldızın, Özgü Namal'ın doğum haberini veriyordu. Özgü, dizide konservatuvar öğrencisi bir genç kızı canlandırıyordu. Zuhal Olcay da annesini oynuyordu. Bu dizi Özgü Namal'ın kariyerinde dönüm noktası olduğu kadar sosyal hayatı için de önemliydi. Çünkü son dört yıldır kesintisiz birlikte olduğu sevgilisi Oktay Kaynarca ile de yolları burada kesişmişti. Onu birçok yerde izledik. Ancak onu en çok anlatan görüntü, bugünlerde televizyon ekranlarımızda sık sık boy gösteren kredi kartı reklamı oldu. (Bu arada kampanyanın billboardları için hazırlanan fotoğrafları asla va asla Özgü Namal'a benzemiyor, üzerinde çok fazla oynanmış gibi geldi bana...) Röportaj öncesi telefon ettiğimde, "Özgücüğüm, gel seninle aklımızın dibini gösterelim, gardırobunda ne kadar komik şey varsa giyelim" dediğimde aynen reklamda yere düşerken attığı çığlığı attı. Buluşmaya giderken ise gazetelerde "Oktay Kaynarca, Ebru Gündeş ile ev tuttu" haberi çıkmıştı. Elimde pembe postişim, evinin kapısını çalarken gözleri ağlamaktan şişmiş, Oktay'ın resimlerini salonda yaktığı dev ateşte, diğer tüm eşyaları ve anıları ile yakan bir genç kadın bulacağımı sandım. Ancak fotoğraflar yerli yerindeydi. Evdeki hakim koku ise sıcacık kek kokusu idi. Özgü kocaman gülümsemekle meşguldü. Ne kadar şaşırdığımı anlatamam. Gerçekten basın, genç insanlar üzerine böylesine acımasızca haberler yapıyor olabilir mi? Yoksa ateş olmayan yerden duman da kendine bir ekmek çıkaramaz mı? Bunların cevaplarını bulmak zor. Elimde Özgü'nün cevapları var. Bu arada her ihtimale karşı acaba evin içinde Ebru Gündeş'e bir oda vermişler midir diye gizliden odaları dolaştım ama bir ize rastlayamadım :)
|
|
|
|
|
|
|
|
|