|
|
|
|
|
Kuru gıda sektörünün yüzde 80'i kayıt dışı
|
|
Mehmet Reis, kuru gıda alanında çekirdekten yetişmiş, kendi soyadını taşıyan Türkiye'nin önde gelen firmalarından birinin sahibi. Onunla ülkemizde en fazla tüketilen temel gıda ürünleri olan tahıl ve bakliyatın inceliklerini konuştuk.
- Mehmet Bey tahıl ve bakliyat konusunda biz Anadolulular çok şanslıyız. Hangi temel ürünü araştırsam, kökeni Anadolu çıkıyor. - Evet. Buğdayın, kırmızı ve yeşil mercimeğin vatanı Mezopotamya ve Anadolu. Ama bugün ürettiğimiz yeşil mercimek bize üç ay yetiyor. Bizden tohumunu alan Kanada'dan yeşil mercimek ithal ediyoruz. Bizim pirinç ve baklagillerimiz dünyanın en kaliteli, en lezzetli ürünleri, ama nitelikli ürün konusunda gerideyiz. Maalesef tohumun yenilenmemesi, bilinçsiz ilaçlama, gübrelemeyle pek çok ürünün nitelikli çıkmasında sıkıntı çekiliyor.
- Çok farklı çeşitleri yetişiyor bu ürünlerin. - Türkiye'de böcek yapan nohut da böcek yapmayan kuru fasulye de var. Fasulye, nohut gibi baklagiller daha çok serin yerleri sever. Kar suyunda yetişen daha farklı lezzet verir. Örneğin kırmızı mercimek Güneydoğu Anadolu'da yetişir ama en iyisi Mardin Kızıltepe'ninkidir. Bu mercimeğin pişme süresi çok kısadır. Bir yıl dursa bile standardını korur, böcek yapmaz. Ama diğer bölgelerin ürünlerinin çabuk tüketilmesi gerekir. Türkiye'de en bilinen çeşit dermason fasulyedir. Erzincan'da, Konya'da, Nevşehir'de, Niğde'de dermason fasulye üretilir. Bir yıl bile dayanır, bozulmaz.
OSMANCIK CAN SİMİDİ - Ben bir tüketici olarak Kızıltepe mercimeğini, Erzincan dermason fasulyesini kendi adıyla tescil edilmiş, ambalajında orijinal damgasıyla satın alabiliyor muyum? - Hayır, alamıyorsunuz.
- O zaman bunlar sadece uzmanların bildiği şeyler olarak kalıyor ve biz tüketiciler bundan istifade edemiyoruz. - Tabii bazı yerlerde Mardin Kızıltepe mercimeği, Erzincan dermason fasulyesi, Nevşehir nohudu, Gönen baldo pirinci diye satıldığını görebilirsiniz ama çoğu doğru değil. Örneğin Erzincan'da 20 bin ton fasulye üretiliyorsa 50 bin ton satılıyor. Gönen baldo pirinci 60 bin ton civarında çıkar ama Türkiye'deki satışı 160 bin tondur! Yani yöreler kullanılarak tüketici aldatılıyor. Türkiye'ye 1981 yılından beri pirinç ithal ediliyor. Maalesef üretim, tüketimin yarısını karşılıyor. Can simidi olarak 2000'den sonra Osmancık pirinci çıktı. Hem tarla bereketi hem çeltik randımanının iyi olmasından dolayı bu pirinç açığımızı kapatıyor, iyi pilav yapması açısından baldoya benzediği için marketlerde görüyoruz. Baldo tipi Osmancık pirinç, Osmancık tipi baldo pirinç veya baldo pirinç diye satılıyor, yine tüketici kandırılıyor. O da yetmiyor, Osmancık pirincini daha ucuza satabilmek için içersine ithal pirinç karıştırılıyor. Diyeceksiniz pirinç pirince karışır ama şimdi bir pilav yediğinizi düşünün..
- Gayet tabii; biri tane tane kalacak, öbürü ezilip lapa olacak. - Çünkü birinin rutubeti 14,5 diğerinin 11. Çünkü yurtdışından pirinçler fırınlanarak geliyor. Ama Türkiye'dekiler hemen satılacağı için fırınlamaya girilmiyor. Perakende mağazaları 2001 krizinden sonra denetim yapmadan bir ürünün en ucuzunu alıyor, rafa koyuyor. O marketin ismine güvenen tüketici belki ucuza ürün alıyor ama eve gidip onu ayıkladığı, pişirdiği zaman ne kadar pahalıya geldiğini görüyor. Önce baklagillerden gitmek istiyorum; eski ürün yeni ürünle karıştırılıyor. Bilirsiniz, fasulye ve nohudun yazın bir gece ıslatılması yeter. Kışın bir gün bir gece ıslak halde beklemesi gerekir. Haziranla eylül ayı içersinde mahsul çıkıyor. Yeni mahsulün suda çok bekletilmesine gerek yok. Bunlar birbiriyle karıştırıldığı zaman da biri pişiyor, biri pişmiyor.
- Peki 'bu yeni mahsul ürün' diye paketin üstünde bir ibare bulabilecek miyiz? Böyle bir mecburiyet var mı, uygulayanlara rastlayabiliyor muyuz? - Üreticilerin çoğu ne kadar fazla para kazanabilirim düşüncesiyle hareket ediyor. Bazen fasulye Kırgızistan'dan, Makedonya'dan, Çin'den, ABD'den, İran'dan geliyor. Bir de eski mahsuller bekletiliyor, özellikle kış ve ramazan aylarında hızlı bir satış var; hepsi birbirlerine karıştırılarak piyasaya veriliyor. Tüketici deneme yanılma yoluyla eğer bir markada kararlıysa ona gidecek.
- Bugün burada ünlü Hüsrev Lokantası'nın üne kavuşturduğu şeker fasulyesinden yapılmış kuru fasulyeyi yiyoruz. Bana kalırsa olağanüstü bir yemek bu; bildiğimiz kuru fasulyelere hiç benzemiyor. - Gerçekten çok lezzetli. En iyisi Erzurum'un İspir ilçesinde yetiştiği için İspir fasulyesi de deniyor bu cinse. Burada hakiki İspir fasulyesinden pişirilmiş ama çoğu yurtdışından getiriliyor; İran, Kanada, Kırgız malları... Onların şeker fasulyelerini biz İspir şeker fasulyesi diye satıyoruz.
- Nasıl dikkat etsin vatandaş şimdi? - Pirinci tepsiye döküp ayıklamaya başladığınız zaman tane boyutları farklıysa bilin ki kandırıldınız. Pirincin bir bütün tanesi, bir de kırık tanesi vardır, dörtte bir fiyatına satılır. Özellikle pazardan pirinç alırken, pirincin içine kırık katar, bütün tanenin içine karıştırırlar. Pakette de yapanlar var. Vatandaş kırık oranına bakacak; pişmiyorsa, tenceresiyle, ürünün içerisinde yabancı madde veya kırık çıktıysa, paketiyle markete getirecek. O market de bir daha o markayı almayacak. Tüketicimizin protesto etmesi lazım.
- Vatandaş da geçim sıkıntısında; ucuzunu arıyor. - İnanın samimi söylüyorum, biz kiloda yüzde bir kazanırken hile yapanlar kiloda yüzde 15 kazanıyor ve çoğu da vergi ödemiyor. Benim sektörümün yüzde 80'i kayıt dışı.
YÜZLERİ KIZARMIYOR - Ya denetim? - Maalesef etkin bir denetim yok. Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Hıfzısıhha, yeri geldi belediye, yeri geldi zabıta denetliyor ama durum ortada. İlaçlı, bozuk, kötü, böcekli, hasarlı, içinde yabancı madde olan ürünler yakalanırsa, üretici müşterisi kalmadığı zaman iyi yapmaya çalışıyor. Bırakın vicdanının sızlamasını, yüzü dahi kızarmıyor. - Mehmet Bey; sizinle doya doya konuşmayı isterdim. Daha çok söyleyecekleriniz olduğuna inanıyorum. Ama yerimiz bu kadar. İnşallah ilk fırsatta kaldığımız yerden devam ederiz. Çok teşekkür ederim. Hüsrev Lokantası Dedeman İş Merkezi Yıldız Posta Cad. No:48/1 Esentepe - İstanbul
|
|
|
|
|
|
|
|
|