| |
|
|
Spor otomobiller
Otomobiller üzerine ahkam kesmek giderek zorlaşıyor. Bilinen tüm markalar giderek yakın standartlar yakalamaya başladılar. Güvenlik, fiyat kalite orantısı, dizayn, sürüş dinamikleri gibi konularda markalar artık birbirine çok yakın. En üst sınıf ile en alt sınıf arasında bile artık farklar azalıyor. Ancak yine de "Ruh ve kişilik" sahibi otomobiller bunların arasından sıyrılıyor. Bugün önce spor otomobilleri yazmakla başlayalım. Bu sınıf bile aslında kendi içinde sınıflara ayrılıyor.
SÜPER SPORLAR En üst kategoride bence 3 veya bilemediniz 4 marka var. Bunlar Aston Martin, Ferrari, Lamborghini ve AC Cobra. Ferrari'yi fazla anlatmaya gerek yok. Türkiye artık onu iyi tanıyor. Lamborghini bir dönem Ferrari'nin rakibiydi. Bir kaç kez batıp çıktıktan sonra Volkswagen grubu, daha doğrusu Audi tarafından satın alındı. Safkan Lamborghini sayılabilecek son otomobili Murcielago. Yeni Gallardo ise Audi ruhu taşıyan bir Lambo. Aston Martin ise bence Ferrari'ye rakip olabilecek tek safkan spor otomobil. Efsanesi Ferrari'ye yakın güçte bir İngiliz. Spor otomobil denilince akla nedense hep İtalyanlar geliyor ama dünyada en fazla ve en iyi kalitede spor otomobilleri İngilizler yapıyor. Aston Martin ise onların "şahikası." Bu muhteşem otomobil nedense Türkiye pazarında pek yer etmedi. Oysa Ferrari'ye oranla daha "asil" bir imaja sahip. Tek sorunu Ford tarafından satın alınmış olması. Bu gibi otomobiller "Seri üretim markalarıyla" birleşince havalarından bir miktar yitiriyorlar. AC, bir İngiliz otomobili. Carol Shelby adlı yarış delisi Ford'un motorunu AC'ye takınca ortaya AC Cobra çıkmış. Gerçek bir efsane. En "babası" 427 cubic inchlik motoru olanı.
GÜNLÜK SPORLAR Bunların bir altında Porsche, Maserati, Jaguar'ın coupeleri geliyor. Bunlar arasında sürüş dinamikleri, kalite, sağlamlık açısından Porsche rakipsiz. Maserati imaj olarak çok güçlüydü. Ama bir dönem ürettiği turbo motorlu "Herkese uygun spor otomobillerle" imajnı yerle bir etti. Şimdi toparlamaya çalışıyor. Jaguar ise XK, XJ, D type, E type, XJS, XJ220 gibi efsanelerle yakaladığı imajı yeni nesil XK ile sürdürüyor. Onda da bir İngiliz asaleti var. Bu üçünün ortak özelliği her gün kullanabileceğiz spor otomobiller olması. Peki başka spor otomobil yok mu? Olmaz mı? Onlarca var. Amerikalıların Corvette'i, Mustang'ı, Thunderbird'ü, Vector'u, Callaway'i, İngilizler'in Lotus'u, TVR'ı, Panther'i, Fransızların artık olmayan Alpine'i, İtalyanların gerçek spor otomobillerden giderek uzaklaşan Alfa Romeo'su, Lancia'sı var. Ama bunlar ilk sıralardaki rakiplerinden çok gerideler. Fakat sürüş keyfi olarak belki de daha üst sıralarda olmayı hakediyorlar. Seri üretim markalarının spor otomobilleri de hiç fena değil. BMW, Z serilerinde, M motorlarda ve 6 sınıfında anormal başarılı işler yapıyor. Mercedes SL'le zaten müthiş bir klasik ve AMG ile spor otomobillerin ödünü patlatıyor. SLR hangi sınıfa sokucağımızı bile bilemediğimiz garip bir alet. Japonlar da Toyota ve Nissan'la iyi işler çıkarıyorlar. Mazda ise RX8'le eğleniyor. Miata ile eğlendiriyor. Bir de tuning firmalarının çok az sayıda ürettiği özel yapım sporlar var. Son dönem bunların en kayda değeri İtalyan Pagani Zonda ve Alman kırması Koenig. Ve canı çekince üretim yapan McLaren. Tabii bunlar hayal ötesi makinalar. Ben yine de spor otomobil deyince ilk dördü ayrı bir yere koyuyorum. Tabii bu otomobillerin pek de kullanılabilir türden olmadığını ekleyerek. Spor otomobilleri bu haftaya zor bela sığdırdık. Diğerlerinden de başka bir gün söz edelim. Tabii memnun kaldıysanız.
|