Anlarsa analar anlar!
Belki anneler daha iyi anlar. Biz çocuklar, hele erkek olanlar, baba olduğumuzda dahi, hissetmekte, kavramakta kusur ediyor olabiliriz. "Acının olgunlaştırması" ve olgunluğun bilgeleştirmesi daha kadın bir şey olabilir. "Acının keskinleştirmesi" keskinliğin hırçınlaştırması daha münasip düşer bizim taraflara. Belki anneler, hissederek hiç olmazsa, daha iyi anlar. Düşünmek çünkü; bazen mümkün değil ve muhakeme edebilmek, bir o kadar imkansız. Anneler, lütfen, siz telkin edin, "nedir böyle bu işler" deyin. Tamam, akıl bile "mert" olmalı; lakin, ne bu şiddet, ne bu celal! Bakın, sizi birbirinize düşman ede ede, ülkeniz yeniden cehenneme döndürülmekte. Böyle zamanlarda, ilk görüneni, en açık seçileni, parmakla işaret edileni, köküne, imanına, fikrine en aykırı gibi duranı hemen kestirmeden düşman bellemeyeceksin. Az duracaksın. Anneler az durdurabilir. "Dur hele evlat" diyebilir. Derlerse, dinleyeceksin. Çünkü, yine bir tuhaf tuhaf patlıyor memleketim ve yine bir tuhaf tuhaf hiddet sarıyor ve şiddetin, kaba gücün, baskının kanunu yazılıyor yeniden.
Sabah'ın manşetindeydi; acı ama isabetli. "Bomba imha" ekibi, üstelik sivil araçta iken, trafikte çekiştikleri aracı kovalayıp kevgire çevirmişti. Ve, biliyorsunuz, öldürülen gencin "neden ölmeyi hak ettiği" üstüne bir alay sebep sıralanıverdi. Bunu kaza sanabilirsiniz elbette; mesela, karakol önünden azıcık kısa eteğiyle geçen kızcağızın da bir polis tarafından hırpalanması da öyle olabilir. Ne bileyim, belki hak ettiğini dahi düşüneniniz çıkmıştır. Muhtemelen, bir buçuk yıl kadar önce, Kızıltepe'de 12 yaşında bir çocuk polis kurşunuyla 13 delik deşik edildiğinde de, "Kürt'tü, teröristti, silahı vardı, yaşı daha büyüktü, bıyıkları çıkmıştı, babası teröriste yataklık yapmıştı" gibi "mazeretler" den birini makul karşılamış dahi olabilirsiniz. Anneler; anlatın evlatlarınıza ki bunun mazereti yoktur. Polisin aç, bilaç, çocuğuna karşı mahcup ve fazla mesai manyağı kılınması ne kadar insanlığa aykırı ise, bu resmi zorbalığın, şiddetin ve faşizan kafanın sığacağı hiçbir vicdan yoktur. Ve biliyor musunuz ki; siz terörden filan haklı olarak ürkerken "geçirilmek" istenen kanunlar, işte böyle sorgusuz sualsiz ateş açmanın, kevgire çevirmenin, delik deşik etmenin kafayı yemiş hukukunu keskinleştiriyorlar. Cumhuriyet Gazetesi, Hakkari'de askerlerin ve çocuklarının otobüs yolunda patlayan bombayı teröristlerin koymamış olabileceğini mi yazmıştı ve Cumhuriyet'te atılan bombalar neyin nesiydi? Tabii ki bomba atan pekala İslamcı, Kürt terörist de olabilirdi ve belki olmayabilirdi de. Ve Silahlı Kuvvetler adına, "Gazetenin yanındayız" açıklaması nasıl yapılabildi? Ankara'daki "Sauna çetesi" ne oldu sahi? Özel harp bağlantılı patlayıcıları ile bombalanabilecek kritik noktalarla ilgili özel harita ve planlar neyin nesiydi? Bir kaza, arıza mıydı ve tamamen mafya işi miydi? Metin Uca, Ankara'da üniversitede "Kurtlar Vadisi, Çatlı eleştirisi" yaptığı için saldırıya uğradı, yüzünden yaralandı ve Perihan Mağden "Kurtlar Vadisi'nin katilleri" ni yazdığı için, "Kurt oyuncular", rollerini oynadıkları sözde kurgu isimler adına alınarak dava açtılar. İçinize bu kadar kurt ve kurtçuk girmişse, aklınıza da bir kurt, bir şüphe düşecek.
Anneler; siz hissedebilirsiniz. Tabii ki bu ülkede terör var, terörün ağlattığı çok ana var. Kimi diyor ki, en az 40 bin! Ama başkaları da var. O başkaları, her türlü mazereti yaratarak ve en çok anaları uyutarak, kandırarak ve kimi erkekleri azdırıp coşturarak bu ülkeyi sürekli "iç savaşımsılar" ın hararetinde, ateşinde ve baskıcı, faşizan, buyrukçu, imhacı, infazcı cenderelerin içinde tutmak istiyorlar. Elinizi vicdanınıza, evlatlarınızın elini avucunuza koyun; geçit vermeyin!
|