Balon...
Dolar zıpladı. Kimi diyor ki, "erken seçim korkusundan..." Kimi diyor ki, "vetolardan." Kimi de, "cumhurbaşkanı kim olacak" tartışmalarına bağlıyor... Hepsi hikaye.
"Balon oyunu" bu. 1990'dan beri devam eden "balon oyunu." Şişir söndür, şişir söndür.
Getir doları, çevir Lira'ya, gir bonoya borsaya faize, sonra çık, dön yeniden dolara. Bakın bu numarayı yapanlar, sadece bir yıl içinde, yüzde 35 ila yüzde 75 arası para kazandı. Dolar bazında... Yani, 100 milyon dolar getiren, 150 falan götürdü.
Çıksın biraz daha dolar, çıksın biraz daha bono faizleri, düşsün biraz daha borsa... Bozacaklar yüksek fiyattan doları, dalacaklar yüksek faizden bonoya, düşük fiyattan borsaya.
Çünkü bugünkü tablo, daha önceki hükümetlerin "düşük kur, yüksek faiz" le yediği nanenin aynısı... Üstelik AKP buna bir yenisini ekledi... "Düşük kurla ihracat hamlesi..."
Yaptık mı hamle? Yaptık. Ama şöyle yaptık... Türkiye'nin en büyük ihracat kalemi hangisi? Otomotiv... Yüzde 27'si yerli. Yüzde 73'ü ithal. Avrupa'da her iki televizyondan birini Türkiye üretiyor. Gurur duyuyoruz... Yüzde 3'ü yerli, yüzde 3'ü. Yüzde 97'si ithal.
İhracat oldu 74 milyar dolar. İthalat oldu 120 milyar dolar.
Kazandığından fazlasını harcıyor Türkiye... "İthal-yerli dengesi" ni kuramadığımız için, ne kadar çok ihracat yaparsak, o kadar çok ayvayı yiyoruz. Girdiğimiz sarmal bu.
Onun için sakın, yabancılar gider mi diye dert etmeyin. Bulmuşlar böyle lokum ülkeyi. Patlatmazlar balonu... Şişir söndür, şişir söndür.
|