|
|
|
|
|
|
Ayda iki iğneyle roman yazar Nobel de alırsınız!
Dünyanın en iyi şizofreni doktorlarından Psikiyatrik Edidemiyoloji Profesörü Jim Van Os, şizofreni tedavisindeki son yenilikler ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı:
* Şizofreni hastalarına elektroşok uygulanması mutlaka yapılmalı mı, bu insana çok ürkütücü geliyor? Elektroşok uygulaması yani 'EKT' adını verdiğimiz uygulama, normalde uyguladığımız bir şey değil. Üniversite hastaneleri ile çok özel merkezlerde uygulanıyor. Bu yöntemi, intihar eğilimleri olan depresyon hastalarında tercih ediyoruz. Çünkü bu hastalara bir antidepresan verip, etki göstermesi için iki hafta beklemeye başlarsanız, hasta bu arada intihar edebilir. Ama elektroşok uygulamasında bir gün sonra etki edebiliyorsunuz. Beyinde bir değişime yol açmıyor, tıpkı bir bilgisayarı düğmesinden kapatıp açmak gibi bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü beynin yapısı değişmiyor. Sadece geçici bellek sorunları olabilir, onun dışında hiçbir yan etkisi yok. Bu uygulama sayesinde yaşamı tehdit eden bir bozukluğu tedavi ediyoruz. İntihara eğilimli depresyon hastalarını klinik ortamda 2n saat izlerseniz, gerçekten intihara kalkıştıklarını görüyoruz. Çoğu zaman 2n saat izleyince bile intihar edebiliyorlar.
* Bu tedavi şekline kim karar verecek, hasta sorununu kabul edip 'tamam elektroşok da uygulayalım' der mi? Aslında toplum karar veriyor bir bakıma; tedaviye ne zaman başlanacağına, bu hastalık durumunun nereye kadar tolere edilebileceğine şartlar karar veriyor. Üniversite öğrencisi genç bir şizofren, ne zaman ki okulu bırakıp sokaklarda yaşamaya başlıyor, çöpleri karıştırıyor, ailesinden kopuyor ve sokaklarda yaşamaktan dolayı bedensel bazı rahatsızlıklar sergilemeye başlıyor; o aşamada bütün Avrupa ülkeleri o duruma gelmiş insanı alıp onayı aranmaksızın tedavi etmeye başlıyor. Çünkü tedavi edilmezse, bu kişi şizofreni nedeniyle ölebiliyor. O nedenle dünyanın hangi ülkesinde olursanız olun bu durum değişmez. Bundan bir 10-20 yıl önce durum daha farklıydı. Sadece bu kişileri alıp hastaneye yatırıyorduk. Halbuki şimdi daha aktif ve onlara daha fazla yardım edebileceğimiz şekilde tedavi uyguluyoruz.
* Şizofreninin kesin tedavisi bir şekilde mümkün olabilir mi? Artık psikiyatri hastaları eskisi gibi gizlenmiyor. Eskiden biz psikiyatri hastalarını gizler, hastanelere kapatırdık. Pek de iyi bir iş yapmazdık. Ama artık bu konuda bir değişim yaşanıyor. Çünkü şizofreni de tıpkı diyabet, kalp hastalıkları ya da AIDS gibi algılanıyor. Çünkü şizofreni de onlar gibi kronik bir hastalık. Belki tedavi edilemez ama yönetilebilir bir rahatsızlık. Kesin tedavisi olmayan, yönetilebilen bir hastalık. Doğru tedavi uygulamasıyla bu yönetimi gerçekleştirmek mümkün. Meselâ eskiden diyabet hastaları için insülin enfeksiyonu reçete ederdi doktor. Hastanın sık sık bunu karından kendisine uygulamasını gerekirdi. Bunun yan etkileri tatsız olduğu için de hasta bir süre sonra bir enjeksiyonları aksatmaya başlar ve hipoglisemi ya da kan şekerinin çok düşmesi ya da yükselmesi gibi sorunlar ortaya çıkardı. Bir bakarsınız ki; 15 yıl sonra diyabet hastası parmaklarını kaybetmeye başlamış, böbrekleri iflas etmiş ama zamanla yeni tedavi uygulamaları ortaya çıktı. Derinin altına yerleştirilen insülin pompaları uygulanmaya başladı. Hastanın kendine iğne yapma ihtimali ortadan kalktı. Ayrıca hemşireler belli aralıklarla hastayı ve ailesini bilinçlendirdiler. Hastalık yönetilmeye başlandı. Şizofrenide de aynı kural geçerli. Eski ilaçların çok daha fazla
* Şizofreni hastaları için kurulan hobi grupları, kendi içine kapanmasına yol açıp negatif etki yapmaz mı? Ben böyle düşünmüyorum. Teknik açıdan biz bunlara kendi 'kendine yardım' ya da 'destek grubu' diyoruz. Bu gruplar sayesinde hastalar bir araya gelerek bilgi ve deneyim alışverişinde bulunuyorlar. Hollanda da bu tür gruplar var. Örneğin bu gruplarda hastalar doktorlarını nasıl yöneteceklerini birbirleriyle paylaşıyorlar. Bu hobi grupları, hastalara çok katkıda bulunuyor. Çünkü hastaların topluma tekrar katılabilmesi için her şeyden önce kendilerine tekrar güven duymaları gerekiyor. Çeşitli sanatsal bir şey yaratmak güven duygusunu artırıyor. yan etkileri vardı. Şimdi bu yan etkiler çok azaldı. Ayrıca örneğin hemşireler de hastaları bizzat evlerine gidip, normal bir yaşam sürüp sürmediklerini, her şeyin yolunda gidip gitmediğini kontrol ediyorlar. Bu hastalığın yönetimi gerçekleştirilmiş oluyor. Çünkü bu hastalar bilinçsel yetenekleri de bozulduğu için ilaçlarını almayı unutabiliyorlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|