|
|
|
|
|
Pentagon'un yeni haritasında Türkiye
İlk kitabında, Pentagon'un 11 Eylül sonrası yeni güvenlik stratejilerini ele alan ve ''Bush'un sırlarını açıklayan adam'' olarak nitelendirilen Thomas Barnett, ''Pentagon'un Yeni Haritası 2- Harekat Planı'' kitabında, ABD'nin Ortadoğu politikaları ile Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği ve yeni güvenlik stratejilerinde Türkiye'nin rolünü ele aldı.
''Pentagon'un Yeni Haritası- 21. Yüzyılda Savaş ve Barış'' kitabıyla dünyanın birçok ülkesinde en çok satanlar listesine giren Barnett'in ''Pentagon'un Yeni Haritası 2- Harekat Planı'' adlı kitabı,1001
Kitap Yayıncılık'tan çıktı.
Barnett, Türkçe baskı için yazdığı kitabın önsözünde, ''Bush yönetiminin büyük patlama stratejisi Ortadoğu üzerinde uygulanmaya devam ederken, Türkiye dışında başka hiçbir ülke, böyle büyük bir tehlike ya da fırsat ile karşı karşıya değil... Türkler'in bu öncü rolü isteyip istemedikleri pek önem taşımıyor, çünkü tarih bu rolü onların önüne koydu'' ifadesine yer veriyor.
Thomas Barnett, kitabının ''Pentagon'un yeni haritasındaki önemli terimlerin açıklamaları'' başlıklı bölümünde, ''Bağlantı Devletleri''ni açıklarken, Meksika, Brezilya, Yunanistan, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerin arasında Türkiye'yi de sayarak, bu devletlerin uluslararası güvenlik açısından taşıdıkları kilit role dikkat çekiyor.
''Günümüzde dünyanın ihtiyacı olan şey ne?'' başlıklı bölümde de Barnett, ''sınırdaki ülkeler'' olarak tanımladığı Meksika, Cezayir ve Türkiye ile Endonezya'nın, ''merkez dünya''ya daha sağlam şekilde entegre olma gereksinimi duyduğunu vurguluyor.
''TÜRKİYE'NİN, KÜRT BÖLGESİ ÜZERİNDE ETKİLİ OLMASI SAĞLANMALI''
Thomas Barnett, ''Savaşı bağlantılılık yoluyla kazanmak'' başlıklı bölümde ise, Irak'taki son durum ve ABD'nin İran politikasına değinerek, şu görüşleri savunuyor:''ABD, Irak'la ilgili tam bir çözüm elde etmek için, oluşmaya başlayan 'devlet içinde devlet'i göz önünde tutarak, Irak sınırlarının uzun dönem istikrarını karşılıklı olarak korumak istiyorsa, Türkiye'nin iyiliksever yönetiminin ve akıl hocalığının yeni oluşan bu ülkenin Kürt bölümü üzerinde etkili olmasını sağlamalıdır.''
Türkiye'nin AB üyeliği ve AB'nin Ortadoğu politikalarına da değinen Barnett, ''Türkiye'nin AB'ye şaşırtıcı derecede hızlı girişi, Avrupa'nın Arap dünyasına doğru meylettiğinin işaretlerini veriyor'' ifadesini kullanıyor.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ
Barnett, şöyle devam ediyor:''Türkiye'nin bir gün AB'ye girebileceği konusunda ciddi şüpheler olduğunu biliyorum. Neticede Türkiye'nin resmi müzakerelerin başlatılması için bile on yıllar boyunca talepte bulunması gerekti ve bu müzakerelerin de on yıl sürmesi öngörülüyor. Fakat ben, sürecin bu kısmının daha hızlı ilerleyeceğini düşünüyorum. Çünkü Avrupa'nın İslam dünyasına, Hıristiyan olmayanlara kapalı bir kulüp olmadığının sinyallerini vermesi gerekiyor. İhtiyar Avrupa, pür ekonomik bir dünyada yaşadığı ve kimlik, göç gibi önemli sorunlarda, güvenlik ve siyasi stratejinin hiçbir rolü olmadığı fantezisini sürdürüyor. Fakat bu bakış açısını dikkate alsanız bile, işgücünün hızla yaşlandığı ve demografik olarak ölüm döşeğinde yatan bir kıtada, bunun sonsuza kadar sürmesi düşünülemez. Üstelik Avrupa, hem Kuzey Afrika'dan gelen yasadışı göçü, hem de Türkiye'nin resmi üyelik talebini geri çevirmenin ahlaki tabanını oluşturabilecek durumda değil.
Bu konuda lüzumundan fazla iyimser olmuyorum. Avrupa'nın Müslümanlara uyguladığı köklü ayrımcılık dikkate alındığında, yalnızca Avrupa içinde kimi siyasi ve toplumsal şiddet vakalarının Avrupa'yı intibaka zorlamasını bekliyorum. Yani işlerin güzelleşmeden önce çirkinleşmesini beklemek durumundasınız...''
(AA)
|