|
|
|
|
|
|
'Bir an evvel yaşlanmak istiyorum'
Alkolden baygın düşmüş halde görüntülenen Teoman kendi boşluğundan kurtulmak ve düze çıkmak için bir an evvel doksanına gelmek istiyor.
"Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde Ahmet Necdet Sezer'in huzurunda elinde şarap kadehiyle dolaşan kadınlar vardır ya, onlar gibi olmak zorundayım artık. Plan bu."
"Birtakım insanların hayattaki en önemli şeyi Galatasaray veya Fenerbahçe'yken, benimkinin de annem olması gayet normal geliyor bana."
'Utanmıyorum, hiç de özür dilemedim'
Geçtiğimiz günlerde alkolden baygın düşmüş halde görüntülenen Teoman, rahatlamak, düze çıkmak ve 'içini doldurmak için sürekli çaba sarf ettiği' boşluğundan kurtulmak için bir an evvel doksan yaşına gelmek istiyor.
- Hayatla aranızda bir gurur meselesi mi var, neden içtiğinizi biliyor musunuz? - Bir kere baştan söyleyeyim, anneme söz verdim, artık içmiyorum. Yani sarhoş olmayacağım.
- Yurtdışında sizin gibi bir müzisyen düşünelim, içti, sarhoş oldu ve düştü. Annesini aklına bile getirmez, nereden çıkarıyorsunuz bu anne mevzusunu? - Onlar öyle ama benim annem konserden önce kulise geliyor, ben kucağına yatıyorum onun... Ben onlar gibi değilim ki...
- Yani ana kuzususunuz... - Ana kuzusuyum tabii ki.
- Bu, paravanınız olmasın şu hayatta? - Yo, o benim hayattaki en önemli şeyim olduğuna göre...
- Annelerimiz değerli ama neden hayattaki en önemli şeyiniz olsun canım? - Birtakım insanların hayattaki en önemli şeyi Galatasaray veya Fenerbahçe'yken, benimkinin de annem olması gayet normal geliyor bana. O kadar çok seviyorum ki onu, o sevgiyi de seviyorum.
- Peki neyi unutmak için içiyorsunuz? - Ben içerken bende negatif hiçbir şey yoktur ki. Sadece eğlenmek için aslında.
- Biliyoruz ki, bu hayat sizi çok sıkıyor... Her şey sizin için oyuncak olduğu halde sıkılıyorsunuz üstelik; sinema var, müzik var, söz var, evdeki eşyalar bile oyuncaklarınız zaten, hayatınızdaki her şey bir oyunun aksesuarı gibi. Hayatla oynuyorsunuz yetmiyor, evle oynuyorsunuz yetmiyor... - Ondan zaten içiyordum ben.
- Ama söz vermişsiniz annenize, şimdi ne yapacaksınız? - Şöyle bir şey var aslında. İçki beni çok eğlendirdi, yıllar boyunca. Ben alkolizme eğilimin genetik olduğunu düşünüyorum ve bu gen bende yok. Alkol kolay benim için, sigara daha zor!
- İçki içiyor olmanız aslında hiçbirimizi enterese etmezdi de... - Burada başka bir şey var, benim içkiyle ilişkim daha kontrollüyken artık kontrolsüz olması. Hiç de utanmıyorum, benim tek utandığım ne biliyor musun o haberlerde, benim ağzımdan yazılan yalan şeyler, özürler... Ben kimseden niye özür dileyim ki, öyle bir şey yaptığım için. Çünkü kimseye zarar vermedim.
- Elinizde olsa kekeme çocuklar gibi konuşacaksınız, sevilme ve ilgi sınırlarını zorladığınızı düşünüyorum, ne dersiniz? - Doğru çünkü ilk gözlük taktığımda da hoşuma gitmişti, bir şeyim var diye.
- İçkinin yerini ne alacak şimdi, ya daha da çok sıkılırsanız? - İçki içmediğim o kadar uzun zaman aralıkları olur ki... Ama yaşam tarzım değişiyor tabii, gece hayatı olmasa zaten içki içmem hiç.
- E gece hayatı içkisiz çekilir bir şey midir? - Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde Ahmet Necdet Sezer'in huzurunda, elinde böyle şarap kadehiyle dolaşan kadınlar var ya, onlar gibi olmak zorundayım artık... Plan bu. Söz verdim çünkü. Sarhoş olmayacağım hiçbir zaman, anneme öyle söyledim. Bana fırça çekilmez uzun zamandır. Ama üzülür o biliyorum. Vicdan azabı hissediyorum. Hayatta bir tanecik annem var, alkol için onu mu üzeceğim yani.
- Televizyonda içkiden baygın halinizi seyrederken ne hissettiniz? - Bende o kanallar yok, o yüzden seyretmedim, ama gazeteleri gördüm. Hayatımda bir kere böyle bir an oldu, o da bu işte.
- Peki çok içmek, kontrolsüzlük neden o gün? Hiç düşündünüz mü? - Ben de merak ediyorum. Bir sürü parametresi var. Açtım, spor yapmıştım ve çok karışık içtim. Ruhsal olarak çok iyiydim o gün. Çok mutluydum, o kadar eğleniyorduk ki birdenbire olmuşum öyle. Daha önce sarhoş olup da hatırlamadığım olmuştu ama ilk kez baygınlık derecesine gelmişim işte.
- Acaba, müzikal anlamda da erken mi cepten yemeye başladığınızı hissediyorsunuz? Yani çok çok mutlu bir insanın kalacağı durumlar değil bunlar? - Iıı, ıh. Uzun zamandır müziğin müzik tarafı beni ilgilendirmiyor hiç. Şarkı formunun kendisine bile çok farklı bakıyorum artık. Herkes gitar bazlı bir müzik diye bakar benimkine, rock'mış gibi. Oysa gitar da ancak diğer enstrümanlar kadardır benim için. Müzik sekiz tanecik nota, do'dan do'ya saydığımız zaman. Bu kadarcık şeyden zaten cepten yemeyeceğim de, ne yapacağım? Bir de benim çok sınırlı bir müzik beğenim var zaten. Konuşmalarımda sinemayı severim diyorum, yüzde doksan filmi yarısında bırakıyorum. Edebiyat severim diye geçiyor, yüzde doksan kitabı da okuyamıyorum ben yani.
- Bildiğimiz konsantrasyon eksikliği. - Ama okuduğum yüzde on kitabı da onar kere okuyorum.
- Hem saplantı hem konsantrasyon eksikliği... - İşte ben öyle birisiyim.
- Hedefiniz mi yok sizin? - Evet, yok.
- Bu çok vahim değil mi? - İşte o zaman kısa ve orta vadeye gitmek zorunda kalıyor insan. Ben de öyle yapıyorum zaten.
- Bir hedef uydurup hayatı kolaylaştırmak, insanın kendine sağlayacağı konfor değil midir? Hedefsiz varolmak daha zor bir şey değil mi? - Hedefim, bir an evvel yaşlanmak aslında. Marquez'in son kitabı Benim Hüzünlü Orospularım'daki adam var ya, ne kadar rahatlamıştı doksanında. Ben doksanı beklemeyeceğim tabii rahatlamak için ama o evreler bir an evvel bitse rahatlayacağım valla. Ben bir an önce yaşlanmak istiyorum, rahatlamak için. Mesela ben bir on sene eskisine nazaran psikolojik olarak çok daha iyiyim. Eskiden yaralayan şeyler artık gelip geçiyor, görmüyorum bile.
Şebnem İyinam
|
|
|
|
|
|
|
|
|