|
|
Çocukları Mehmet Ali Bey büyütüyor!
Bu işin içine girdikçe televizyonun milletçe hayatımızdaki yerini, dudağım uçuklayarak anlıyorum! Belki televizyona da iş yapan biri olarak mutlu olmam lazım, ama Türk insanının evine geldiği andan itibaren televizyonu açtığı ve uyuyana kadar kapatmadığı gerçeği, sinemaya ve tiyatroya da iş yapmayı planlayan biri olarak keyfimi kaçırıyor! Hergün reyting ölçümleri bilgisayarıma geliyor. Ve inanın o ölçümleri, onbeş dakikalık sayıları, dakika dakika reyting'leri falan görmeden, ben televizyon seyretme alışkanlığını şöyle birşey zannederdim: Beğendiğin bir, iki, hadi bilemedin üç dizi, ne bileyim bir sohbet programı vardır. Veya gazetede o akşam görmek istediğin bir filmin, konserin falanca kanalda yayınlanacağını görürsün. Açarsın sevdiğin programı saatinde, bitince kapatırsın. Diyelim ki Avrupa Yakası'nı seviyorsun. Çarşamba geldiğinde saat sekizde televizyonunu açar seyredersin, reklam aralarında gidip bir su içer, portakal yer, volta atarsın. Dizi bitince belki bir on onbeş dakika zap yapıp, sonra ailene, kitabına, misafirine, ne bileyim tığ işine dönersin. Değil mi? Hayır değil! Dakika dakika takip edildiğinde, çoğunluğun şu mantıkla televizyon seyrettiği görülüyor: Çarşamba, uyandık televizyonu açtık, kadın programlarından birini seyrettik, o kanal reklama geçti, öbür programa geçtik, o da reklama girdi, ötekine geçtik. Bir filmin on dakikasını, kadın programının son üç dakikasını seyrettik. Akşamüstü çocuklar okuldan gelene kadar böyle devam etti . Çocuklar geldi, onları televizyonun karşısına oturttuk, yarışma, şarkıcı, dizi tekrarı ne varsa seyrettirdik, o kanal reklama girdi, öteki programın beş dakikasını seyrettik, bu reklama girince, diğer kanala geçip Mehmet Ali'nin ilk yirmi dakikasını seyrettik! Mehmet Ali reklama girdi, öteki kanaldaki dizi tekrarının altı dakikasına baktık. Haberler başladı, beğendiğimiz, magazinel haberleri seyrettik, beğenmediklerimizde öteki kanala geçtik! A dizisi başladı 20 dakika izledik, reklama girdi, B dizisine geçtik, başını bilmediğimiz halde 6 dakika onu seyrettik! B dizisi reklama girdi, çocukları yatırdık, C dizisinin üç dakikasını, sonra başka bir kanaldaki maçın yedi dakikasını seyrettik! A dizisine döndük, aradaki olayları kaçırdığımız halde 10 dakika daha seyrettik, yine reklama girdi, B dizisine geçtik! Geceyarısına doğru uyku vakti geldiği için seyrekleşen bir kalabalık böyle televizyon seyrediyor! Hiçbir filmi, diziyi, programı başından sonuna kadar görmeden, hikayeyi takip etmeden. Televizyon hep açık. Evin bir ferdi gibi. Kumanda hep elde, vücudun bir uzantısı gibi! Birçok insan, özellikle gençler, televizyon izlemeyi ifade etmek için "Ben o programa bakıyorum" diyorlar! Bakıyorlar gerçekten, seyretmiyorlar, görmüyorlar, bakıyorlar sadece. Cahillik, dikkat bozukluğu, kültürel açıdan beslenmemek, belgesel seyretme eksikliği falan mevzu değil de... Çocukların televizyonun karşısında büyümeleri tüyler ürpertici. Görülüyor ki annelerin çoğu, çocuklar okuldan gelir gelmez koyuyorlar onları televizyonun başına! Daha rahat, daha pratik. İşin yoksa çocuğa kitap oku, resim yaptır, kim uğraşacak?! Yani çocukları büyüten kendi anneleri değil, Sihirli Annem! Üstelik tekrarları! Bir de eski Türk filmleri, Mehmet Ali Erbil, ayrıca Alişan, Çağla Şikel, yani Cennet Mahallesi sakinleri!
|