ANA uçağındaki görüntü
Siyasete Ankara'dan bakmak başka, ANA uçağından bakmak bambaşka... Üç gündür Başbakan Tayyip Erdoğan'ı bol bol görme fırsatımız oldu. Uzun süren bir aradan sonra dış gezilerine yeniden başlayan Erdoğan'ın Selanik ve Bakü gezisine götürdüğü altı gazeteciden biriydim. Yeniden dekore edilen "ANA" uçağının konforu bir yana, gezinin gazetecilik açısından önemi, siyaset arenasının iyice kızışmaya başladığı bir dönemde, bir kaç gün için bile olsa Erdoğan'ın "ruh halini" gözlemleme fırsatı yakalamamızdı. Bir yandan Süleyman Demirel'in sürpriz çıkışı, diğer taraftan Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın iddialı açıklamaları ve erken başlayan Çankaya yarışı... Bu ortamda Başbakan'ın ruh halini parti kongrelerindeki konuşmaları ve muhabirler mikrofon tuttuğunda ayaküstü verdiği cevaplardan okumaya çalışıyoruz. Genelde gazete başlıklarına çıkan açıklamalarından Erdoğan fevri; çoğunlukla bir şeye kızıyor ya da reaksiyon veriyor. Oysa uçakta bambaşka biri vardı karşımızda. BaküSelanik arası ANA uçağında 1,5 saat biz gazetecilerle sohbet eden Erdoğan, ayaküstü televizyon kameralarına konuşan başbakandan tamamen farklı; rahat, güvenli ve dingindi... Öncelikle belirtilmesi gereken, Başbakan'ın siyasi gidişat konusunda herhangi bir tedirginlik içinde olmadığı. Erdoğan şeffaf bir lider. Tedirgin olsaydı, bunu yansıtırdı. Tam tersine kendine güveniyor, karşısında bir "cephe" olduğunun farkında olmasına karşın bu sorunun üstesinden gelebileceğini düşünüyor. Beklenenden fazla sayıda taraftarın toplandığı il kongrelerinin her biri, Başbakan için gerçek bir "ego dopingi" ve moral tazelenme seansı olmuş. Yozgat, Adıyaman ve bugünkü Diyarbakır kongresi böyle. AK Parti iddialı bir şey yapıyor: İl kongrelerini kapalı spor salonları yerine stadyumlarda topluyor. Bir stadyum dolusu insan tarafından alkışlanmanın yarattığı psikolojik rahatlamayı Erdoğan'da görmek zor değil. Başbakan özellikle Adıyaman kongresinde stadyum ve sokaktan etkilenmiş. Bunların bindirilmiş kıtalar olmadığını söylüyor, buna inanıyor. "Medya kızabilir, Demirel çıkabilir, karşımda bir cephe şekillenebilir ama vatandaş beni her zamankinden daha çok seviyor" havasında. Başbakan AK Parti'nin popülaritesinin düşmekte olduğu yolundaki iddialara inanmıyor. Tam tersine ona göre mevcut durum, 3 Kasım 2002'ye benziyor: Kendisini sürekli sorgulayan bir medya, kuşkuyla bakan bir "establishment" ve onu beğenen halk kitleleri. Erdoğan'a göre Türkiye'de bugün seçim yapılsa hala iki partili bir Meclis yapısı çıkar. Partiye gelen anketlere göre milliyetçilik yükseliyor ama bu ille de MHP'ye yansımıyor. AK Parti ve CHP de nasibimi alıyor yükselen milliyetçilikten. MHP'yi %8-9 görüyor iktidar partisi. Ancak kararsızlar eşit dağıtıldığında %11'e çıkacağını, ancak bunun sağlıklı bir ölçüm olmadığını söylüyorlar. Başbakan'ın elindeki anketlerde ANAVATAN partisi de belli bir yükseliş trendi gösteriyor. Erkan Mumcu'nun %5,5 oyuna karşın DYP barajdan çok uzak, ANAP'a oy kaybediyor. İşte bu tablo yüzünden Erdoğan ANA uçağında iddialı konuşuyor: "1,5 yıl sonra seçim var. Ak saç kara saç belli olacak. Biz öyle kahvehanelerde, düğün salonlarında, pastanelerde kongre yapmıyoruz. Biz meydanları okuruz."
|