Demirel: Meydanları özlüyorum
Gazeteci Taki Doğan, Türk filmlerini andıran o derin ses tonunu yumuşatarak sordu: "Peki efendim, en çok neyi özlüyorsunuz?" 9. Cumhurbaşkanı, hafifçe başını eğerek Taki'ye yöneldi ve "Meydanları" dedi. "Meydanları özlüyorum. Kalabalıkları, insanları..." Ama teybi önce geri sayalım. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sorular yöneltmek için Habertürk'te Melih Meriç'in sunduğu "Basın Kulübü" programındayız. Programı bu gece izleyeceksiniz. Ancak ben kendi adıma, üç saat boyunca Yavuz Donat'ın son kitabında "Cumhuriyetin kara kutusu" diye tanımladığı 9. Cumhurbaşkanı'nın ağzından dökülen bomba gibi lafları dinledikten sonra, bundan sonra Ankara'da siyasette "Demirel Faktörü"nün, göz ardı edilemeyeceğini düşündüm. Demirel'in ne dediğini aktarmadan önce "nasıl" göründüğünü anlatayım. 25 kilo vermiş. Sarı yapışkanlı post-it kağıtlarıyla işaretlenmiş bir sürü dosyayla geldi programa. Doktoru Aylin Hanım yanından ayrılmadı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın geçenlerde yaptığı "emekli cumhurbaşkanı" tanımlamasına karşın, son derece enerjikti. Hatta "Kollarımı sıvadım, mücadeleye hazırım" havasındaydı. "Ne mücadelesi" derseniz, bizce söz ettiği "yeniden liderlik" mücadelesi değil. İma ettiği bir anlamda "hükümetin hayatını zorlaştırma" ya da "sağda alternatif yaratma" mücadelesi. Ancak bunlar işin yorum bölümü. Gelelim Demirel'in laflarına. Cumhurbaşkanı'na göre Türkiye'de bir rejim tartışması ve kurumlararası gerilim başlamış durumda. "28 Şubat öncesi durum yok" diyor. Ancak belli ki AKP hükümetinin yargı, Çankaya ve kurumlarla olan sürtüşmesinin hükümeti "sürdürülemez" bir noktaya ittiği görüşünde. Ahmet Necdet Sezer'in son laiklik uyarılarına destek veriyor. Bir ara Yeni Şafak'tan Mehmet Ocaktan'la girdiği türban polemiğinde, hukuken türbanla üniversiteye girilemeyeceğini hatırlatıp "Bu kızlar ne yapsın" sorusuna "İsterlerse Arabistan'a gitsinler" diyor. Peki Çankaya? "Tayyip Erdoğan isterse cumhurbaşkanı olur. Hukuken bir engel yok. Ancak cumhurbaşkanlığı tartışılır." Bu hesabı yaparken, Meclis'teki AKP grubunun seçmenin yalnız yüzde 24'ünü temsil ettiğini hatırlatmaktan da geri kalmıyor. Demirel'e göre Erdoğan, Çankaya'ya çıkmak istiyorsa, Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçileceği yeni bir sisteme geçip halk tarafından seçilmeli. Bunu yapmazsa, ikinci alternatif olarak seçime gitmeli ve irade tazeledikten sonra denemeli. Seçimi kaçınılmaz görüyor. Aksi takdirde başka gerilimlerin yaşanabileceğini düşündüğü izlenimini aldım. Açıkça "Gidişattan memnun değilim" diyor. Türkiye'de yakın dönemlere kıyasla "en sivil" dönemin yaşandığını hatırlatıp, bundan sonra askerin tekrar siyasete dönmesinin ihtimal dahilinde olup olmadığını soruyoruz. "En sivil" tanımlamasını pek önemsemiyor. "Askeri darbe ve asılma korkusu"nun siyasetçileri ve sistemi nasıl kilitlediğini anlatıyor. "Bu korku hala vardır" diyor. Cumhuriyet tarihindeki 10 cumhurbaşkanından 6'sının asker olduğunu, "2.5 darbe" yaşandığını anlatıyor. "Kimse kendimi fevkalade hal için saklıyorum sanmasın. Fevkalade hal inşallah olmaz" ve "28 Şubat öncesi koşullar yok" diyor. Ancak "Bu değişebilir mi?" sorusuna "Halkın önemli bir bölümü müdahale istiyorsa, askeri çare olarak görüyorsa..." diye başlayan uzun bir cevap veriyor. Cumhuriyetin kara kutusunun bu sözleri çok tartışma yaratacak...
|