24 Nisan günü Sabah'ta "1.6milyon$kazandırdı..." başlıklı bir haber vardı: "MeclisKİTKomisyonu,THY'ninimajyenilemeçalışmalarıiçinnedenCemilİpekçi'nin seçildiğinisordu.THYise'Etniktasarımdailkaklageleninİpekçi'olduğunubelirterek,İpekçi'ye135bindolarödendiğini,ancakçıkanhaberlerinreklamdeğerinin1.6milyondolarolduğunubelirtti." Haberi okuyunca, içimden "Yuh olsun bana!" diye geçirdim, "Oncayılboşunakonuşmuşsun!"... Koskoca TBMM imaj'dan söz ediyor, koskoca THY de cevabında kendini haberlerinreklamdeğerleriyle savunuyordu... Oysa iki konuda da yıllardır insanları bıktırmışımdır. Bir: Medyada çıkan haberlerin büyüklüğüne ve o büyüklüğün ne kadarlık bir reklam harcamasına tekabül ettiğine göre değerlendirilmesi. İki: Şu meşhur imaj meselesi... Her ikisi de günümüzde naftalin kokmaktadır ve reklam verenleri, iletişim için para harcayanları aldatmak üzere çalışan sistemler haline gelmişlerdir. Büyük bir gazetenin yazarının sütununda bir markadan iki satırla söz etmesinin reklam karşılığı değeri üç kuruş beş paradır; ama algılama yönetimi açısından etkisi milyon dolarla ölçülemez. Günümüzde aklı başında 'Medya Monitoring' şirketleri medyada çıkan haberleri 24 değişik parametre ile ölçerler. Bunların içinde o yanıltıcı parametre artık kesinlikle yoktur: Haber kaç sütun kaç santim ebadında çıkmış. Çarp onu o sayfanın ilan bedeli ile. Sonra bu reklam karşılığı değeri (Ad equivalence) müşteriye bildir. Bir de öğün: "Baksananekadarlıkiletişimdeğeriyarattım!" Yok böyle bir şey artık gelişmiş dünyada. Onlarca yazımda ve geçen yıl yayınlanan kitabımda imaj kavramına da taktım durdum... 1960'larda revaçta olan imaj meselesinin artık geçerliliğini yitirdiğini kanıtlarıyla ortaya koymaya çalıştım. İşi öyle abarttım ki, üniversitedeki derslerimde 'imaj' diyeni çaktırdım; yönettiğim şirketlerde 'Algılama Yönetimi' yerine 'İmaj Yönetimi' diyenlerle yolları ayırmayı düşündüm. İnsanları kandırma hedefine yönelikmiş gibi geldi bana hep imaj işleri. -Mış gibi yapmak yani... Adım John Smith olmadığı için derdimi bazı çevrelere anlatmakta güçlük çektiğim doğrudur. Bazıları ise meseleyi çoktan kavradılar ve hesap vermek durumunda oldukları yöneticileri kandırmaktan vazgeçtiler. Anlaşılan KİT komisyonu ve THY birinci kategoridekiler gibi bakıyorlar iletişime... Allah'tan geçenlerde yüreğime serin ve derin sular serpen bir eposta geldi de biraz rahatladım. ŞahaB.Baygül, İletişim Danışmanlığı Şirketlerinin çatı örgütü İDA'nın e-posta grubuna halkla ilişkilerin tartışmasız en büyük kuramcısı olarak kabul edilen JamesGrunig'in 1993 yılında Public Relations Review dergisinde yayınlanan bir makalesinden bir iki satır göndermiş. Grunig makalesinde halka ilişkiler eğitiminin efsanevi ismi ve Georgia Üniversitesi Gazetecilik ve Kitle İletişimi Bölümü'nün ünlü dekanı ScottCutlip'den yaptığı bir alıntıya yer vermiş. Bakın Cutlip ve Grunig ne demişler: "İmajkelimesindennefretederimveKotlerisebirimajdüşkünüdür/okuyucuveizleyicilerine'imajbirinsanınbirnesnehakkındasahipolduğuinançlar,fikirlerveizlenimlerinbirbütünüdür'der.BenimWebsterisebana'birimajbirkişiveyaşeyinbirreprodüksiyonuveyataklididir'der.EğerKotlerLatincebilseydi,imajkelimesinin"imitari"-yaniimitasyondangeldiğinibilirdi.BiziseHalklaİlişkilerdeiyi,eskimodelkelimeolanitibarlailgilenmeliyiz,imajladeğil"... KİT komisyonunun değerli üyelerinin ve THY yönetiminin dikkatine sunarım. Tabii bir de imaj kavramını dillerine pelesenk edinmiş, haberleri reklam değeri ile ölçen, iletişim cahili, öğrenme özürlü bazı meslektaşların tetkikine...