| |
Acaba kim muhafazakâr kim demokrat?
Türk siyasal yaşamındaki gerginlik, bazılarına göre AK Parti'nin "gerçek amacı" nı gizleyip, takiyye yapmasından kaynaklanıyor. Bu savı seslendirenlere göre, AK Parti'nin nihai amacı "Laik Cumhuriyet "i bir "Şeriat Devleti" ne dönüştürmek. Bu iddianın sahipleri, sadece eşleri başörtülü olanların iktidar atamalarında veya " İlk Çember" de yer alabilmelerini kanıtlardan biri olarak gösteriyorlar. Laiklik tartışmasının veya İmam Hatipliler konusunun gündemde tutulması da onlara göre diğer kanıtlar arasında. AK Partililer ise, Milli Görüş kökenini geride bıraktıklarını, değiştiklerini, artık "Mukaddesatçı Muhafazakâr" değil "Muhafazakâr Demokrat" olduklarını söylemekteler. Onlara göre sorun laiklik ilkesinde değil, bu ilkenin baskıcı bir "Jakoben Laiklik" biçiminde uygulanmasında. Başörtüsünü (veya türbanı) toplumsal bir tavır koymanın değil, bir inanç uygulamasının yansıması olarak görüyor ve savunuyorlar. Türk siyasetinde gerginlik ise varlığına alıştığımız bir olgu. Bu gerginliğin bugünkü nedeni bazılarının "Şeriat Tehlikesi" nden endişe duymaları olabilir. Menderes'in, Demirel'in askeri darbelerle devrilmesine neden olan gerginliklerde, başka tehlikeler icat edilmemiş miydi? Acaba bu "Kronik Gerginlik Bağımlılığı "nın nedenlerinden biri, Türk siyaset yelpazesindeki oyuncuların, olmaları gereken yerden başka bir yerde görünmeleri mi? Örneğin AK Parti "Muhafazakâr Demokrat" olduğuna ve kendisini de böyle tanımladığına göre, rakibi ve alternatifi CHP gerçekten "Sosyal Demokrat " mı? Veya aslında Türk Siyasi yelpazesinin asıl Muhafazakar Demokrat partisi CHP midir? AK Parti ile CHP'nin oy aldıkları sosyal coğrafyaları değerlendirerek de bu soruya cevap aranabilir mesela. Ama bu çok alışılmış bir değerlendirme. Kadıköy'ün, İzmir'in CHP'li olması, oy dağılımındaki "Sosyal" öğenin ağırlık derecesinin hep tartışılır olmasına neden teşkil etmiştir. Burada asıl aranılması gereken siyasal olgu, " Muhafazakârlık" ve "Demokratlık" kavramlarına yaklaşımlardaki farklılıklardır.. Bu açıdan CHP kesinlikle AK Parti'den belki daha muhafazakâr değil ama daha devletçidir. Klasik muhafazakârlığın kuramcılarına göre, "Devlet "in gücü vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini yok eder biçimde genişlememelidir. De vlet vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, baskıya değil hizmete dönük bir örgütlenme olmalıdır. Muhafazakâr siyaset ise, gelenekleri ve tarihi korurken, modernleşmeyi de savunan bir yapıdadır. Aslında yeni sosyal demokratlık da bundan farklı değildir. İngiltere'de Blair, Almanya'da Schmidt, bu çizginin örnek temsilcileridir. Mesela Sosyal Demokrat Blair, Muhafazakar Thatcher'in ekonomik politikalarını hiç saptırmadan sürdürmüştür. Bazılarına göre bu bir nevi "Radikal Demokratlık ", bazılarına göre de "3'üncü Yol" dur. Bizim CHP'nin ağır basan niteliği ise her alanda "Kökten Devletçilik " ve CHP'nin kazanamadığı seçim sonuçları karşısında halkın bilincinden ve eğitiminden kuşku duyulmasıdır. Aynı halk Ecevit'i iktidar yaptığı zaman seçmenin ülkeyi şeriata götüreceğinden kuşku duyulmamıştır. Ama seçmen Özal'ı veya Erdoğan'ı iktidara getirince, demokrasi "Rejim" e yönelik bir tehlike olar ak görülmüştür.
KİMİN VEKİLİ? Bu tür tartışmalar çok partili demokrasiye geçildiği 1940'ların sonunda çok yapılmıştır. Örneğin CHP'nin bir milletvekili TBMM kürsüsünde sürekli "Köylüler ormanları tehdit ediyor" diye konuşunca DP'liler ona "Sen ormanın mı yoksa köylülerin mi vekilisin" diye tepki koymuşlardır. 1950'nin 14 Mayıs seçimlerinde Demokrat Parti, CHP'nin 27 yıllık iktidarını sona erdirince, bu CHP'li seçkinler tarafından "Ayaklar baş oldu. Hasolar, Memolar iktidara geldi" diye yorumlanmıştır. Hatta bazı CHP'liler "Seçmen okuma yazma bilmediği için yanlışlıkla CHP yerine DP oy pusulalarını sandığa attı" değerlendirmesini de yapmışlardır. Bugünkü CHP'nin genlerinde bu bilgilerin bulunduğu kesin. Bu nedenle sosyal demokrat olmak yerine zaman zaman "Devletçi Antidemokrat" görüntüsü ister istemez CHP'de oluşuyor. AK Parti'nin dar çevrecilik ve hatta "Cemaatçilik" görüntüsünü verdiği, bunun kanıtlarından birinin " Başı örtülü eşli erkekler" olduğu kesindir. Ama CHP de çok sık antidemokrat ve antisosyal bir görüntü vermiyor mu? Yetmezmiş gibi son dönemde "Ulusalcı" kimliğinin de ağır bastığı bir görüntü de vermiyor mu? Çeşitli gerginlik konularına yaklaşımda, CHP'nin Baykal'ı, MHP'nin Bahçeli'sinden bile daha sert, daha uzlaşmasız tutumlar seslendirmiyor mu? Özetle, deklare edilen kimlikler ile bu kimliklerin siyasi kişiliklere uyumu, Türk siyasi yelpazesindeki gerçek dışılıklardan birisidir.
|