| |
ABD'nin kararsızlıkları bizdekinden daha fazla...
Önemli bir soruya cevap bulmamız gerekiyor. Bu soruyu hemen hatırlatalım: - ABD'nin mi, yoksa Türkiye'nin mi kararsızlıkları daha fazla? ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Ankara ziyaretine bir gün kala bu soruya cevap bulabilirsek, Rice'ın ziyareti daha büyük kararsızlıklara belki neden olmaz. Şu anda ABD, gerçek bir siyaset ve strateji kargaşası yaşıyor. Irak'taki sonu belli olmayan serüven, bu ülkeyi yeniden "Vietnam Sendromu" benzeri bir ruhsal bunalıma itmiştir. Geçmişte görülmemiş bir siyasi kamplaşma, Cumhuriyetçilerle Demokratları, birbirlerinden ayırmaktadır. ABD ordusu bile bu kamplaşmanın zeminlerinden biri halindedir. Savunma Bakanı Rumsfeld'e karşı emekli generallerin yaptığı çıkış, geçmişteki Başkan Truman-General MacArthur gerginliğini hatırlatır niteliktedir. Ancak muhalefetteki Demokratlar da henüz "Irak'tan çıkış" planı üretebilmiş değiller. "Tek Süper Güç" olmanın getirdiği güven ise, Rusya'nın enerji kaynaklarına olan egemenliğinin kanıtlanması ve Çin'in artan hem ekonomik, hem de askeri gücü ile sarsılmıştır. Bush'un destekçisi Berlusconi İtalya'da yenilmiş, en yakın ortak İngiltere'de ise Blair'in durumu sarsılmıştır. Yani ABD için Avrupa da, kararsız bir coğrafyadır. İçeride ise Amerika'yı güç kullanarak dünyaya demokrasi götürmesi için yönlendiren Neo-Con'lara, şimdi Evangelizm'i bir Amerikan ideolojisi gibi sunan dinci "TheoCon" lar eklenmiştir. Bu kararsızlıklardan doğan boşluğu, İran'a karşı bir saldırı öneren şahinlerin çıkışı doldurmaya çalışıyor. Yakın tarihin halktan en düşük desteklenme oranını alabilen Başkan Bush da, bir ortak düşman üretip, Amerikalıları ürkütmeye çalışmakta. Özetle ABD bir geçiş dönemi yaşıyor. Böyle dönemlerde dünya politikasına istikrarsızlıklar egemen olur. Süper devletler kendi dertlerine çözüm bulamadıkları için, müttefiklerinin de sorunlarını anlamazlar. Süper olmayan devletlere ise, böyle geçiş dönemlerinde, süper devletlerden daha akılcı ve hesaplı davranmak görevi düşer. Örneğin Türkiye, Irak'ta kendi büyük yarasına merhem bulamayan ABD'nin, Irak topraklarındaki PKK konuşlanmasına çözüm getirmesini fazlaca beklememeli, kendi sorununa kendi çözüm yollarını üretmelidir. Hele İran'la dayanışmaya girip, Irak topraklarına dönük güvenlik üretme projelerine asla yaklaşmamalıdır. Türkiye bu kargaşada, İran'la ABD'nin arasına girmek, Ortadoğu krizlerinde aktif rol oynamak, Sünni-Şii çatışmasına karışmak gibi hevesleri bırakmalıdır. Türkiye Filistin'deki Hamas seçim zaferinden sonra, ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" nin kadük olduğunu da artık anlamalıdır. Türkiye kendi büyük stratejik projesi olan "AB üyeliği" ne, bu dönemde büyük ağırlık vermelidir. Bu projeyi baltalayacak anti-demokratik çıkışlardan kaçınmalı, Türkiye'nin sivilliğini ve demokratlığını gölgeleyecek gelişmeler durdurulmalıdır. "Güvenlik" gerekçesiyle özgürlükler kurban edildiği anda, zaten Türkiye'nin gözünün üzerinde kaşını arayan anti-genişlemeci AB'liler, bunu fırsat bilip, üyelik müzakerelerini durdurmayı deneyebilirler. Bu dönemde Türkiye'nin yarınına dönük hedeflerini en fazla sarsacak görüntü, bir askersivil gerginliğinin yaşandığı izlenimi veren belirtilerdir. Özetle, ABD Dışişleri Bakanı Rice Ankara'da, Washington'dakinden farklı bir kararlılık ve akıl ortamı bulmalıdır. Rice, ABD gibi Türkiye'nin de kararsızlıklarla dolu bir geçiş dönemi yaşadığını hissederse, bu ziyaret ne Türkiye ne de ABD için ortak sorunlara bir katkı sağlar.
|