Galatasaraylılar kızmasın Fenerbahçe'yi yazdım
Bir Fenerli için en mutlu an, topun Galatasaray filelerine gittiği an demişti Cengiz Çandar yıllar önce... Önceki gece Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun muhteşem ortamında bu mutluluğu 4 kez üst üste yaşadık. Galatasaraylılar kızmasın ama bugün Fenerbahçe'yi yazacağım. Umarım Hasan Cemal de okur. Şampiyon kim olur bilemem ama bir sezonda 4 kez karşılaştığınız ezeli rakibinizi 3 kere yenip toplam 9 gol atmak az şey değil. Mesela bize beş işareti yapan Galatasaraylılara artık altı artı dört kaç eder diye sorabiliriz. Şaka bir yana, Fenerbahçe yılın en gergin olması beklenen maçına muhteşem bir seyirci desteğiyle olağanüstü bir atmosferde çıktı. 5-0'lık Konya maçından bu yana en rahat ve keyifli maçı izledik diyebilirim. Maçın başında gelen goller seyirciyi de rahatlatınca keyfine doyum olmayan bir gece yaşadık. Hatta içimden Fenerbahçe'nin kalan üç maçını da Galatasaray'la oynaması fikri geçti. Biri Sami Yen'de, biri Saracoğlu'nda, biri tarafsız sahada yapılacak üç maç, F.Bahçe'nin şampiyonluğunu garanti eder diye geçti. Çünkü bu yılın maçları gösterdi ki, biz en rahat maçlarımızı G.Saray'a karşı oynuyoruz. Şampiyonluk ipini kim göğüsler bilemem ama cumartesi gecesi açıkça ortaya koydu ki, bu ligin en kaliteli takımı Fenerbahçe'dir. G.Saray saygıdeğer bir mücadele ortaya koymuştur ama iki takımın bu yılki kadroları arasında kapanamayacak bir kalite farkı olduğunu herkes kabul ediyordur herhalde. Hıncal Uluç'un Aziz Yıldırım'a kızmakta ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gözlerimle gördüm. Sen git Alex'i, Appiah'ı, Anelka'yı getir, eşitsiz bir rekabet ortamı yarat. Bununla yetinme 55 bin kişilik stat yap, üstelik stadın tamamını Fenerbahçe formalı taraftarla doldur. Sonra da sevilen başkan olmayı bekle, olacak iş mi! Stattaki binlerce taraftar, televizyon başındaki milyonlar, Anelka'nın futbol resitalini, Alex'in orkestra şefliği gibi yöneticiliğini, Appiah'ın insanüstü mücadele gücünü, Tuncay'ın bitmek tükenmek bilmeyen hırsını, Oscar ödüllü bir film keyfiyle izledi. Yenmekle kalmadık, 5-1'in rövanşını aldık, birbirinden güzel pozisyonlar yakaladık ve rakibe doğru düzgün pozisyon vermedik. Tekrar tekrar izlemek istediğim bir 90 dakikaydı. Güzellikler fazlaydı ama çirkinlikler de vardı. Bu çirkinliklerin başında kale arkasına açılan iğrenç pankart vardı. O pankart böyle güzel bir geceye hiç yakışmadı. Maç sonrası sahanın ortasından yapılan anons da en az o pankart kadar yakışıksızdı. Bu iki hareketin hoş görülecek bir yanı yok. Umarım bu güzel sonuç üçüncü şampiyonluk kupasıyla taçlanır. Rekabet güzel bir şey, F.Bahçe kazanınca daha güzel. Fenerbahçe'yi eleştirenlere, karşı çıkanlara üç büyüklere uyarlanmış bir fıkrayla yanıt vererek bitireyim bugünkü yazımı... "Bir Fenerbahçeli, bir Galatasaraylı, bir de Beşiktaşlı otomobil kazasında ölmüş. Aradan bir süre geçmiş, Fenerbahçeli dünyaya geri gelmiş. Arkadaşları şaşkına dönmüş. 'Nasıl döndün' diye sormuşlar. 'Kapıdaki bekçilere 10 bin dolar verdim, beni geri yolladılar' demiş. 'Peki Beşiktaşlıya ne oldu' diye sorulunca, 'O fiyatı 5 bine düşürme pazarlığı yapıyor' yanıtını vermiş. 'Galatasaraylı ne yapıyor' diyenlere de, 'Valla o bana ne, devlet versin, devlet versin diye bağırıp duruyor' demiş."
|