|
|
'İnkâr' edenler 'tahkikat dışı'
İstanbul Narkotik Şube'de patlayan 'rüşvet skandalı' ile ilgili dava İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açıldı. Bir süre önce Sabah gazetesinin manşetinde 'Silin adımı, alın 1 milyon doları' başlığıyla duyurduğumuz haberin dava süreci de ilginç olacağa benziyor. Çünkü, dosyada yer alan iddialarla savcılık fezlekesi arasında ciddi çelişkiler var. Bu çelişkilerin başında da, polis tutanaklarında adları olayın şüphelileri arasında geçen avukat Edip Önder ile komiser Volkan Yalçın Şen hakkındaki iddialar geliyor. Bu konuda önce komiser Volkan Yalçın Şen'in yakınları arayarak, haksızlığa uğradıklarını, komiser Şen'in savcılık tahkikatı dışında kaldığı halde adının teşhir edildiğini, bunun düzeltilmesi gerektiğini söylediler. Sonra da olayda adları şüpheliler arasında geçen bu şahısların avukatı Şeyda Yıldırım aradı ve şunları söyledi: "Her iki şahıs da savcılık soruşturması sonucu 'tahkikat dışı' kaldı. Yani olayla bir ilgileri yok." Gerçekten de ilginç. Açılan davada "rüşvet almak" suçundan yargı önüne sadece biri komiser 5 polis memuru çıkacak. Bunlar arasında ne avukat Edip Önder var, ne de komiser Volkan Yalçın Şen . Peki bu nasıl olur? İşte bu noktada kafamıza takılan şu soruların cevabı verilmeli: *Bu kişiler vermediyse, "rüşvet vermek" suçunda yargılanacak polislere rüşveti kim verdi? *Eğer, dava açılıyorsa ve ortada bunları anlatan bir polis tutanağı varsa neden rüşveti verene ve aracı olana değil de sadece alanlara açılıyor? Doğrusu polis kayıtlarında ortaya atılan iddia ile savcılık fezlekesi arasında böyle "derin" bir farkın ortaya çıkması şaşırtıcı. Şimdi gelelim, savcılık fezlekesinin bu şaşırtıcı sonuca nasıl ulaştığına. Bu konuda en önemli belge fezlekeye kaynaklık eden "Polis Tutanağı." Bu tutanağa göre ortada rüşvet veren, alan ve dağıtılan kişiler var. Bunu söyleyenler de öyle sıradan isimler değil. Altında imzaları var. En başta da İstanbul Narkotik Şube Müdürü Tufan Ergüder geliyor. Öteki üç isim de önemli. Şube müdür yardımcısı H. Ünsal Yalçın, şube müdür yardımcısı Hüseyin Işıldak, emniyet amiri Ramazan Emekli . Söz konusu rüşvetin alınıp verilme ve dağıtılma sürecini savcılık fezlekesi de aynen anlatıyor. Ancak hem Fatih Cumhuriyet Savcısı Zafer Sercan Yetişer, hem de İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kemal Çalışkan, polisin ortaya koyduğu verilerden yola çıkıyor ama rüşveti verdiği ve aldığı iddia edilen kişilere değil, dağıtılan kişilere dava açıyor. Gerekçe de göründüğü kadarıyla "suçu ikrar etmek." Yani "inkar edenler" dava dışı kalıyor, "ikrar edenler" yargı önüne çıkıyor. Oysa "inkar edenler" yani dava dışı kalanlar bizzat polis tutanaklarında olayın "asıl şüphelileri" olarak gösterilmiyor mu? Eğer bu iddia belgesiz ve dayanaksızsa, ileri sürenler hakkında neden soruşturma açılmadı? Sanıyorum bu konu İstanbul Adliyesi'nin üst düzey yöneticilerinin de dikkatini çekti. Bu konuda ciddi bir rahatsızlık olduğu duyumları geliyor. Bakalım bu rahatsızlığın gereği yerine getirilip, ortaya çıkan "garip durum" düzeltilecek mi?
|