25 yıldır gelmeyen yaz...
2-3 yıl öncesine kadar, yazın gelişinden özel bir mutluluk duymazdım... Baharda güneş açsa da, doğa yeşillense de, gözlerim bunları görse de ruhum bunları tam fark etmezdi... Güneşi sevsem de, kalbim "ne zaman bahar gelecek" diye dua etmezdi... Her gün, mevsimleri, ayları günleri sayıp, "bu bahar ve yaz ne zaman gelecek" diye sayıklamazdım... Gelen bahar ve yaz geldiği gibi giderdi... Elbette denize girilir... Elbette güneşlenilir... Elbette deniz kenarı mekanların albenisinde, tiril tiril geceler geçirilir... Elbette yazın keyfi çıkartılırdı... Ama yaz bittiğinde üzülünmez, yaz geldiğinde de özellikle sevinilmezdi... Doğanın uyanışıyla ruhum ve bedenim bütünüyle uyanmazdı... Yeniden doğmak için baharı ve yazı iple çekmezdi... Tersine baharı ve yazı iple çekenlere anlamsız gözlerle bakardı... Bunu çokça istediğini söyleyenlerin biraz moda replikler haykırdıklarını düşünürdü...
Sonra bir anda her şey değişti... Ruhum ve bedenim her şeyiyle baharı ve yazı özler oldu... Dışarlarda olmayı, güneşe bakmayı, içerlerde değil sadece dışarılarda yaşamayı hayal eder oldu... İç mekânlardan kaçmalar, dış mekânlarda zaplamalar başladı... Hayat başka bir anlam kazandı... Tenim, baharı ve yazı tanıdı... Tenim baharı ve yazı arzular oldu... Ruhum ve tenim bahar ve yazla yeni reenkarnasyonlara girdi...
Önceleri bunu, hayatın keyfini çıkarma yaşımın geldiğine bağladım... "Artık galiba biraz da keyif çatmak istiyorum " demeye başladım... Yıllarca yaz kış demeden çalışmanın, yorgunluğuna verdim... Geçen gün çok güvendiğim bir kız arkadaşımın bir sözü beni hayalet çarpmışa çevirdi: "Yıllardır haber yaptığın için başkalarının hayatlarını inceliyordun... Kendi hayatını, gözleyip, yaşamıyordun... Günlük haber koşturmasından uzaklaşınca, kendi hayatını görme ve yaşama fırsatı buldun..." dedi... Donup kaldığımı hatırlıyorum... Bir süre hiçbir şey söyleyemediğimi anımsıyorum...
O an 20 yaşımdan başlayarak tam 25 yıl, her gün, her saat, her ay, her yaz, her bahar haberle geçen ömrüm gözümün önüne geliyor... Haberden bir gün bile kopmaya fırsat bulamayan yaz günleri, yaz geceleri, denizde yüzerken bile kafamdan hiç gitmeyen haber organizasyonları, beynimin içine oturuyor... Fark ediyorum ki, ben Ankara'da başladığım, İstanbul'da Atina'da, dünyanın dört bir yanında ve tekrar İstanbul'da, başka hayatları başka insanlara aktardığım haber yaptığım 25 yıl boyunca hiçbir yazı, büyük bir özlemle karşılamamışım... Keyfini biraz çıkarsam da, esasen baharlarda yeniden doğmamışım... Çünkü kendimle değilmişim, çünkü kendimi başka hayatları aktarmaya adamışım... Onu meslek yapmışım...
Elbette bana çok ama çok şey kazandırdı o meslek... İsmimi, hayatımı, sevgiyi, alkışı... Ama şimdi farkına varıyorum ki, ben hiç Bahar'a gerçekten merhaba dememişim... Onun gelmesi için sabırsızlanmamışım... Çiçeklerle birlikte, yeniden açmak için dayanılmaz bir özlem duymamışım... Reenkarne olmaya çalışmamışım... Satürn'ün Yengeç burcuna girdiği ve zor günler yaşatarak hayatta bir duruş sağladığı 29 yıl önce, kendimi böyle şekillendirmişim... 29 yıl sonra Satürn yeniden Yengeç burcuna girdi ve ben kendimi yeniden şekillendirdim... Dünyanın en ünlü astroloğu Susan Miller'ın yayıncısı tarafından bana gönderilen özel notlar böyle söylüyor... Şimdi baharı ve yazı iple çekiyorum... Şimdi çok çalışsam da kendi hayatımı yaşıyorum... Şimdi yaz gelsin diye günleri değil, saatleri sayıyorum...
|