| |
|
|
İlle de sendromu
Merkez Bankası Başkanı en sonunda atandı. "Geç olsun güç olmasın" derler. Bu hem geç oldu, hem güç oldu. Yeni Başkan'ı hiç tanımıyorum, ne lehinde, ne aleyhinde tek söz söyleyemem. Ama ilginç olan nokta, yeni Başkan Durmuş Yılmaz'ın eşinin de başının kapalı olması. Belli ki, AK Parti Hükümeti "Başı kapalılar konusunda" bir inatlaşma içinde. Her göreve ille de eşinin başı "örtülü" birini arar gibi bir halleri var. Sanki Cumhuriyet'in 80 yılının "rövanşını" almak ister gibi davranıyorlar. Bir dönem "İlle de başı açık olsun" denmesine karşılık AKP de "İlle de başı kapalı olsun" yanıtını veriyor. Bu söyleyeceğimi Merkez Bankası Başkanı'nın şahsıyla ilgili olarak algılamayın ama bir göreve birini atamamak için başörtüsünü kriter olarak görmek ne kadar yanlışsa, birini atamak için başörtüsünü ya da genel anlamıyla inançlarını ve bunu yaşama biçimini kriter olarak görmek o kadar yanlış. Kısacası "başörtüsü karşıtlığı" ne kadar hatalı bir tutumsa, "başörtüsü yandaşlığı" da o kadar hatalı bir tutum. Tabii akla gelen bir başka "gerekçe" daha var. Hepimiz belirli görevlere birini atarken, o kişinin güvenebileceğimiz, tanıdığımız bildiğimiz insanlar arasından olmasına özen gösteriyoruz. Şimdi ben de kendime bir yardımcı alacak olsam, ne kadar istesem de türbanlı birini alamam. Çünkü öyle biri yakın çevremde yok. Türbanlı birini bulmak için aramam, çok da yakından tanımadığım birini bulup getirmem gerekir. Belli ki, AK Parti Hükümeti de öyle yapıyor. Ama ülkeyi sadece yakın çevreyle yönetmek mümkün değil. Galiba bunu anlamıyorlar...
|