|
|
Cinayeti herkes gördü ve herkes unuttu
Öztürk Tatar 11 Nisan 1980'de öldürülen amcası Ümit Kaftancıoğlu için bir kitap hazırladı. Evreşe Yolları, Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar gibi türküleri derleyen TRT prodüktörü faili meçhuller sınıfına girdi ama kitabı takip ederseniz cinayeti herkesin gördüğünü anlayabilirsiniz.
Yer İstanbul Mecidiyeköy. Tam beş el silah sesi duyuldu. Küçük bir kızın çığlığı, hızla uzaklaşan üç arabanın sesi ve bir gece önce kocasının öldürüleceğini rüyasında gören bir kadının inanmayan gözlerle yerde yatan cesede bakışı. Yerde yatan Ümit Kaftancıoğlu olarak bilinen Garip Tatar, TRT'de Köy programları hazırlıyor, bir süredir, cenazesine katıldığı Cahit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Abdi İpekçi'yle aynı kaderi paylaşacağına inanıyordu, beklediği şeyle 11 Nisan 1980'de karşılaştı. Tam da Demokrat Gazetesi'nde "CHP olaylardan ders almalı" başlıklı yazısını yazdığının ertesinde, tam da, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in, Kaftancıoğlu'nun kitabını göstererek, "Komünistlerin TRT'de dahi yuvalandığını" belirttiği günlerde karşılaştı ölümle.
KÖROĞLU'NUN İZİNDE 1935'te Ardahan'da doğan Kaftancıoğlu'nun ölümünün üzerinden 26 yıl geçti. Onun yalnızca Şişli Camii'ndeki cenaze törenini hatırlayan Öztürk Tatar, hakkında yazılanları bir araya getirdi ve "Yaşama Sevincine Bin Selam" adlı bir kitap çıkardı. (Yalınses Yayınları-396 Sayfa) Öztürk Tatar, Kaftancıoğlu'nun yeğeni dahası hala yaşadıkları şoku atlatamayan Kaftancıoğlu ailesinin 'sözcüsü' konumunda. 1980 öncesi öldürülen ve "ülkeyi bir kaosa doğru sürükleyen" aydın cinayetleri hakkında daha da önemlisi "Köroğlu'nu, Hacıbektaş'ı, insan sevgisini" öğrendiği amcasına vefa borcunu ödemek istemiş. Daha önce hazırladığı Ümif Kaftancıoğlu hikaye yarışmalarıyla amcasını hatırlatmak isteyen Tatar, derlediği kitabın, "Kaftancıoğlu hakkında tek kitap olduğunu" söyleyerek, "Gazetelerde onunla ilgili yazıları, Cumhuriyet'te Hıncal Uluç'un yaptığı röportajı, Emin Çölaşan'ın da kazananlar arasında olduğu 1972 Karacan Armağanı'nın fotoğrafına kadar birçok malzemeyi biraraya getirdiğini" belirtiyor.
SELEFİ TURAN DURSUN'DU Tatar, "Ümit Kaftancıoğlu'nun Cavit Orhan Tütengil'in cenazesinde yaralandıktan sonra, ölümün kendisine de geleceğini bildiğini" söylüyor ve cinayetten bir gün önce karısına, "eğer beni öldürmeyi kafaya takmışlarsa mutlaka yaparlar" dediğini aktarıyor. "Kaftancıoğlu da tıpkı Doğanay, Tütengil, Bedrettin Cömert gibi herkesin kabul ettiği aydınlar." Tatar'a göre cinayetlerin asıl nedeni de bu ve Susurluk skandalıyla gündeme gelen mafya,devlet, siyaset ilişkisinin izlerini 1975- 80 arasında işlenen aydın cinayetlerin de bulmak mümkün olduğunu, bunun için kitapta İnci Hekimoğlu'nun "Sevinç Özgüner, Ümit Kaftancıoğlu" başlıklı yazısına bakmanın yeterli olacağını vurguluyor. Öztürk Tatar, amcasına olan vasiyetini bir nebze olsa da yerine getirdiğinden dolayı memnun ama amcasının bir ölüm çemberine kurban gittiğine inanıyor. "Amcamın ve Sevinç Özgüner'in cinayetlerini araştıran Demokrat Gazetesi muhabiri öldürüldü. Amcama 'sen Aleviliği suistimal edenleri yazıyorsun demişlerdi, ölümünden sonra onun TRT'deki ofisini kullanana ve de Sunnilik üzerine araştırma yapan Turan Dursun öldürüldü. 1987'de Katfancıoğlu'nun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Uğur Mumcu da aynı kaderi paylaştı". Tatar'ın bahsettiği ölüm çemberi ya da hayatın ironisi böyle: Tabii buna saldırıdan sonra kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nde şu an oğlunun görev yaptığını eklerseniz nasıl bir ironiyle karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz.
Nuh KÖKLÜ
|