|
|
New York New York -1
Geçen haftayı New York'ta geçirdim. Neden gittiğimi önümüzdeki haftalarda anlayacaksınız o yüzden şimdilik bu sürpriz bende kalsın. The Strokes konserine nasıl gidemediğimin detaylarına girmek istemiyorum zira bir başarısızlık hikayesi dinlemek istediğinizi sanmıyorum. Yediğim içtiğim de bende kalsın size gördüklerimi anlatayım en iyisi... Yalnız Central Park, Özgürlük Heykeli filan beklemeyin. Öyle şeylere, evde internetten bakıyorum ben.
SOLD OUT Bu şehri - en azından geçen hafta - en iyi anlatan ifadeler bunlardı. Hangi ara, hangi etkinliğe gitmeye yeltenirseniz yeltenin karşınıza çıkan cümle 'Sold out' yani 'Tükendi.' Bu şehirde "gece çıkalım da duruma göre bakarız, bir yerlere kafayı sokarız illa ki" diyemiyorsunuz. Derseniz ya 'sold out' oluyorsunuz, ya da kafayı soktuğunuz yerde kaderinize razı... Bunun anlamı duruma göre ya şeklinden ve kokusundan ne olduğunu anlayamadığınız tatsız şeylerin acı soslara batırılıp yendiği New York tarzı Uzakdoğu restoranları ya da kötü punk gruplarının çaldığı barlar. Üç gün üst üste dev gibi bir salonda The Strokes konseri vardı ve ben dışarıdaydım. Kutup soğuğunda konserin olduğu Hammerstein Ballroom'a bir blok kala tipinizden konsere gittiğinizi anlayan ergenler üzerinize saldırıp elde 100 dolarla fazla bilet için yalvarıyorlar (konser bileti 35 dolar). Salonun önü Mecidiyeköy iş çıkış saati lezzetinde. Kutup soğuğunda kardeş kardeşi vuruyor. "Hacı ben İstanbul'dan geldim, neresi bildin mi, hah bana bilet lazım, senin memleket nere" falan işe yaramıyor. "Sold out hemşerim" diyorlar. 200 doları gözden çıkarmıştım itiraf ediyorum. Neyse ki yazın Rock'n Coke'a geleceklerini ve anlaşmanın neredeyse tamamlandığını öğrendim, Türkiye'ye dönünce bu haberle tedavi oldum. Benden duymuş olun ilk. Bir de süper bir haberim daha var. Morrissey Efes Pilsen One Love Festival'a geliyor. Resmi açıklama yapılmadı ama işlem tamam. Bu yıl New York'u filan aratmıyor İstanbul gördüğünüz gibi Şunu da ekleyeyim. New York'ta ben Türkiye'den geldim lafı hiçbir şey anlatmıyor insanlara. Ama İstanbul deyince herkes 'Vay canına' der gibi yüzünüze bakıyor hayranlıkla. New York'ta İstanbul çok cool bir şey. Kimle konuşsam gezi listesinin başında İstanbul var. I'm Fucking Freezing'e gelirsek New Yorklular'ın geçen hafta en fazla rağbet ettiği cümleydi. 'Popom dondu' demek. Nasıl çeviriyorlar dizilerde, hah, "Lanet olası kıçım dondu." Çünkü hava eksi iki derece ve gölgede kutup iklimi hakim oluyor. Kazara açıklık bir alanda dev blokların gölgesinde kaldıysanız iki şansınız var. En yakın Starbucks'a kafayı sokmak ya da hareket edip uyumamaya çalışmak. New Yorklular "Burada hayat Manhattan'ın güneyinde 10. caddeden sonra başlar" diyorlar. Bölgenin gözde mahalleleri East ve West Village'da şu sıra en çok iki kişi konuşuluyor. Biri Matisyahu. Her yerde afişleri var. Kimdir derseniz, New York Hasidik Yahudi camiasından Matthew Miller. Reggea yapıyor. Kendisine Hasidik Bob Marley diyorlar. Hasidiklerin tipik palto, şapka, sakal ve lüleleri aynen onda da var. Ama ben tipini Yusuf İslam'a benzettim. Karar sizin. Yakında ünü buralara kadar gelir. Hammerstein Ballroom'da konseri vardı ve tabii ki 'sold out'tu. İkinci isim, Aziz Ansari. Hint asıllı bir Müslüman. Amerika'da doğmuş, New York'a okumak için gelmiş. NYU (New York University) öğrencisi olmak burada bayağı güzel bir şeye benziyor. Aziz buranın sosyal çevrelerinde esprileriyle bayağı sivrilmiş. Crash Test adında bir stand up gösterisi var. İki üç değişik mekanda gerçekleşiyor. Gösteri son zamanlarda konuk stand up'çılarla filan çok gelişmiş. Artık "New York'un en komik insanları bu şovda" diyor herkes. Rolling Stone 2005 Stand up Hot List'inde Aziz'e yer vermiş. Time Out New York şehrin 'görülmesi gereken tanınmamış en komik 10 adamı'ndan biri ilan etmiş. Ben Müslümanlar'ın espri anlayışını araştıran Amerikalılar'ın yerinde olsam bu gösteriye muhakkak giderim. Pianos diye bir kulübe gittik. Aziz Ansari gösterisi var. Bilin bakalım ne oldu? Kapıda kuyruk. "Sold out, hemşerim." Bu mudur New York diyeceksiniz? Değil tabii. Haftaya
|