Fıkıh ilmine olan ilgi
Vakit gazetesindeki haberi nefesimi tutarak okudum: "Guantanamo Siyon Üssü." Gazetenin pazartesi günkü manşetinde, "Fıkıh ilmine olan yoğun ilgisi nedeniyle" Van'dan kalkıp Afganistan'ın bir köyüne giden ve 11 Eylül sonrasında da Amerikan güçleri tarafından gözaltına alınıp Guantanomo üssüne gönderilen İbrahim Şen'le röportaj var. "Yaşadıklarını ilk kez Vakit'e" anlatan Gunatanamo, esiri akla hayale sığmayan işkenceler anlatıyor. Birinci sayfada büyük puntolar şöyle diyor: "Kamp Yahudi kaynıyordu. Guantanamo'daki askerlerin yüzde 90'ının başında kippa (Musevi takkesi) vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Bizim tespit ettiğimiz 15 haham vardı. Sorgulamalarda en az bir haham bulunuyordu." Ve kadın askerlerin tacizleri, Peygamber'e hakaret, hep Museviler tarafından organize edilen envai çeşit işkence. Durumun vahametini anlamayanlar için de manşetin yanındaki karikatürde tel örgülerden yapılan Yahudi yıldızı ve yaralı bir güvercin var. Önce Ankara büromuzdan Metehan Demir'le laflarken habere şüpheyle yaklaştık. Zira Guantanamo'yla ilgili dünya basınında bu kadar yazılıp çizilen şey arasında (serbest kalan esirlerle röportajlar dahil) kampın İsrailliler tarafından yönetildiği, sorguda hahamların olduğu bilgisi yoktu. İlk bakışta "yoğun fıkıh ilgisi" nedeniyle Afganistan yolunu tutan İbrahim Şen'in anlattıkları, "uydurma" gibi geldi. Kurtlar Vadisi'nde Iraklıları kesip organlarını Tel Aviv'e gönderen Yahudi doktor misali, cahil insanlar a yönelik kaba bir antiSemitizm. Ancak sonra düşündüm: Vakit Almanya'da kapatılmış olsa da hükümetin saygı gösterdiği ciddi bir gazete. Resmi gezilerde Başbakan'ın uçağına alınıyor; birkaç gün önce Dışişleri Konutu'ndaydı. Haliyle yazdıklarını ciddiye almak zorundayız. Bu yüzden de merakla haberin devamını okudum. Anlatılanlar korkunçtu! Kamptaki Yahudi komutan, "yoğun fıkıh ilgisi" nedeniyle yolu Kandahar'a düşen Türk esire, elektrik verirken "Türk terörist! Merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye'den sonra sıra Türkiye'ye gelecek. Kadınlarınız hizmetçi, erkekleriniz kölemiz olacak. İstanbul'a ilk geldiğimizde Abdülhamid'in mezarını ateşe vereceğiz" diyordu. İlk refleksim, "Allah aşkına, Guantanamo'daki cahil Amerikalı, Abdülhamid'i ne bilsin?" demek oldu. Ancak sonra düşündüm: Vakit ciddi gazete. Başbakan'ın uçağına biniyor, hükümet üyeleriyle röportaj yapıyor. Haliyle yazılanları ciddiye almak lazım. Guantanamo'da "yaralıların kollarını kırıp kesiyorlarmış." Tabii bu "Yahudi askerler" tarafından yapılan diğer işkenceler yanında hiç kalır. İntihar edenler mi istersin, delirenler mi!? Ancak umutlu anlar da yok değil. Örneğin bir gün Suudi esir, kendisini sorgulamaya gelen "Yahudi askerler"i rehin alıyor ve esirler kampta üstünlük elde ediyor. Tekbir getirerek "Guantanamo'yu ele geçirmiş gibi sevinirken" megafonla "Ey Amerikalılar, ey İsrailliler, bir gün Bush ve Şaron'u da bu hücreye tıkacağız. Allah'ın vaad ettiği zafer çok yakında gelecektir. İzzet mücahitlerindir" diye tüm kampa sesleniyorlar. Maalesef daha sonra o Arap esiri yakalayan Amerikalılar tam 40 gün işkence yapıyor! Aslında bu sahneler bana gerçeklerden ziyade Sylvester Stallone'nin oynadığı Nazi Kampı'ndan kaçmak için futbol takımı kuran esirlerin müthiş öyküsünü anlatan "Zafere Kaçış" filmini çağrıştırdı. Ya da daha saf olsam, okuduklarımın bir El Kaide sempatizanının Yahudi karşıtı fantezileri olduğunu düşünürdüm. Musevilerin Hamursuz, Müslümanların Kutlu Doğum Haftası'nı kutladığı bir anda, dinleri birbirine düşürmek için yapılan kaba bir provokasyon. Böyle düşünmek istemem. Zira bu ülkede bu yüzden sinagoglar bombalandı, insanlar öldü. Ancak Vakit ciddi gazete. Başbakan'ın uçağına alınıyor, hükümet üyeleriyle röportaj yapıyor. Bu haberi manşete çektiğine göre doğru olduğunu varsaymak durumundayız... O zaman hükümetten hesap sormalıyız. Neden "fıkıha ilgisi" nedeniyle Afganistan'a giden Türk vatandaşının haklarını korumadınız? Neden onlarca insanın işkenceye götürüldüğü o korkunç uçağın İncirlik'ten geçmesine izin verdiniz? ("Çat pat Türkçe bilen bir Arap tutuklu uçağımızın mola verdiği yerde Türkçe konuşmalar duyduğunu söyledi") Ve en önemlisi, neden hala İsrail ve ABD'yle ilişkilerimiz devam ediyor?
|