Biz şahiniz, yok birbirimizden farkımız...
Erken Cumhuriyet döneminde, devlet bir "ulus" yaratmaya zorlanırken, müzikteki Kürdilihicazkar makamının bile içinde Kürt lafı var diye yasaklandığını söylerler. Cumhuriyet'in Kürt kimliğini inkarı ve bunu ısrarla sürdürmesi ağır bir fatura ödenmesine neden oldu. Büyük acılar yaşandı.
Dünyalaşma süreci, devletin tarihsel yanlışlarını giderecek, bir çözüm yaratacak ve nihayetinde cumhuriyeti demokratikleştirecek bir dönemin de meşalesini ateşledi. Ülkeyi, yeryüzü ölçülerinde özgürleştirerek sorunların çözülebileceğini gösterdi. Ne var ki, sorunları hafifleten ve çözüm umudunu artıran bu yeni dönem, çatışmadan beslenen ve bundan rant sağlayan kesimleri çok rahatsız etti. Türk ve Kürt şahinlerin dayanışması devreye girdi.
Yeryüzü değişe değişe geliyor. Feodal beylikler, merkezi imparatorluklar, ulus devletler ve şimdilerde de "insan odaklı" ve ulusdevlet anlayışını terk etmeye başlayan yeni bir küresel zihniyet... Kol gücünden beyin gücüne geçerek insanı en kutsal sayan ve onun dışında tabu dinlemeyen yeni bir dönem... Çek'lerin eski Cumhurbaşkanı yazar Havel "insanlar sınırlardan önemlidir" diyerek çağın yeni gerçeğini vurgularken bizde şiddeti körükleyenler karşılıklı olarak hamaset edebiyatına gaz vermiş bulunuyor.
Ya Güneydoğu'da her gün biraz daha artan mendil satıcısı yoksul çocuklar... İşsizler... Çaresizler... Tutunamayanlar... Bir somun ekmeğe mahkum olanlar... Bu insanların yaşam koşulları, bölgesel kalkınma... Bu konularla ilgili tek kelime yok. Ayrıca, AB ölçülerinin Kürt vatandaşlarımızın demokratik haklarına nerede yetmediği de pek anlaşılmıyor. AB'nin getirdiği hakların uygulanmasında aksayan yönleri tespit eden, buna karşı hukuksal süreç kullanan bir çaba da hak getire... Bunların yerine topyekun bir siyasal söylem var. Bunu benimseyenler ise "yönetim" ile ilgili. "Koltuklar bizim olsun, her şey düzelir" mantığı bu. Hem Türk şahinlerinde hem Kürt şahinlerinde aynı mantık var. Her iki ırkın "şahinleri" de iktidarı ele geçirdiklerinde insanların yaşamlarını nasıl daha iyileştireceklerini pek söylemiyor. "Madem Türksün beni destekle" ya da "madem Kürtsün beni destekle" lafının ötesine geçen yok.
"Kürdün liberali, Kürdün marksisti, Kürdün muhafazakarı, Kürdün sosyaldemokratı olmaz, Kürdün milliyetçisi vardır" diyen siyasal anlayış Kürt bireylerinin varlığını inkar ediyor. Aynen Türk şahinleri gibi... Irkçı bir söylem üzerinden Türkiye'yi ateşe vermek peşindeki gerici siyasete, yoksul mahallede çöp bidonuna bomba koyup simitçi öldürmeyi özgürlük savaşı gibi sunan tavra karşı, ırkçılık tuzağına düşmeden karşı çıkabilecek insanlara Türklerin de Kürtlerin de ihtiyacı bulunuyor.
Siyaset, insanlar için var. Şahinlerin iktidar hırsı için milyonlarca insanın ateşe atılması, eskimiş siyasal sloganlarla bunun kışkırtılması kimseye hayır getirmeyecek. Bunu aşmanın çaresi, sorunlar içinde boğulan her ırktan insanı dışlamanın artık geçerli olmadığını vurgulamak, insanların acı çekmesine neden olan sorunları tek tek ve açıkça konuşmak.
Geçmişin acılarını, dertlerini, yaşananları unutmak, bunların insanların hafızalarında bıraktığı izleri silmek kolay değil. Ama geçmişe esir olmanın, Kürt ve Türk yoksul çocukların geleceğini karartacağını da herhalde unutmamak gerek. Diyarbakır'daki mendilci çocukların umutsuzluğunu kim giderirse, çağın siyasetini o yapıyor olacak. Şahinler ise sadece "umutsuzluğun ticaretini" yapar, asla çocuklara umutlu bir gelecek yaratamaz.
|