'Uykunun en tatlı yeri' varmış gerçekten!
İstanbul'un en çok tadilat yapılan apartmanında oturuyorum! Hatta, bir apartmandan çok, bir tür 'iç mimarisel deney alanı' denebilir! Bahar aylarından başlamak üzere, bizimki hariç bütün dairelere, birer iç mimar girip kendi sanatını konuşturuyor, kendi enstalasyonunu yapıyor, özellikle matkap ve çekiç yardımıyla haftalarca duygu ve düşüncelerini anlatıyor! Bu enstalasyon sadece görsel değil, sesli aynı zamanda. Oldukça da yüksek sesli! Tabii neden bu değerli sanatkarlar bu deneme (ve her bahar tekrarlanmasından anladığım kadarıyla 'yanılma'!) sürecini İstanbul Modern'de değil de bizim binada yapıyorlar bilemiyorum. Belki akustiğini daha çok beğeniyorlardır. Zira en üst katta çıplak zemine düşen bir iğnenin gürültüsü, yankılanarak apartman girişine kadar yayılıp, son noktada dev bir kristal vazonun 10 metreden yere düşüp kırılması efekti yapabiliyor! Bir iç mimarın duygu ve düşüncelerini matkapla ifade etme sesini varın siz düşünün!
Hangi dakika uyandınız? Gününe göre matkap sesini rüyama dahil edip 'inşa edilmekte olan bir binanın yanında ilkokul arkadaşım Meral ve hikaye icabı meğer onun kardeşleri olan bizim setin ışıkçılarıyla voleybol oynayabiliyorum'! Ancak bazen gürültü rüyaya uydurulamıyor ve sinir içinde yataktan fırlıyorum. Öğrendiklerime göre bu 'yataktan fırlama ve bütün gün her an adam öldürebilirmiş gibi dolaşma' anının tek müsebbibi apartmandaki sanatsal ortam değil! Kaç saat uyuduğunuzdan daha mühim olan bir mevzu var: Uykunuzun hangi dakikasında uyandırıldığınız! Hatta hayati önem taşıyor! Uzmanlar uykuyu beş aşamaya ayırıyor:
Birinci aşama: Beyniniz kaslarınıza 'gevşeee' komutu veriyor. Kalbiniz daha yavaş atmaya başlıyor, vücut sıcaklığı düşüyor. 'Uyuyan insanın üzerine kar yağar' atasözündeki gibi bir battaniye ihtiyacı içindesiniz.
İkinci aşama: Biraz sonra bu aşamaya geçiyorsunuz. En küçük seste hemen uyanabileceğiniz hafif bir uyku.
Üçüncü aşama: Daha derin bir uykuya geçtiniz. Kan basıncınız daha da düştü. Vücudunuz ortam ısısına duyarlı değil, oda ısınıp soğuduğunda hissetmiyorsunuz. Bu noktada uyandırılmanız daha zor. Bazı insanların uykusunda konuşup yürüdüğü aşama bu aşama!
Dördürcü aşama: Daha da derin bir uykudasınız. Bu aşamada uyanmanız zor. Uyansanız bile birkaç dakika sersemlik olacaktır.
REM aşaması: REM (Rapid Eye Movement-Hızlı Göz Hareketleri) aşamasında, vücudunuzdaki bütün kaslar gevşemiş de olsa göz kapaklarınızın altında gözleriniz sürekli oraya buraya hareket etmektedir. Kalbiniz daha hızlı atar, nefes alıp vermeniz düzenli değildir. İşte bu aşama ilkokul arkadaşı ve ışıkçılarla voleybol oynanan, yani rüya görülen aşama! Bu noktada uyandırıldığınızda biraz keyifsiz oluyor ve genellikle gördüğünüz rüyayı hatırlıyorsunuz! Her gece; 2-3-4'üncü aşamaları ve REM aşamasını arka arkaya her 90 dakikada bir tekrarlıyorsunuz! 8 saatlik bir uykuda, ortalama erişkin, bu aşamalı 90 dakikalık uyku dönemlerinden 4-5 tanesini tamamlıyor! Eğer uykunuzun dördürcü veya Rem aşamasında sarsılarak uyandırılırsanız, "Sekiz saat uyudum, yetmedi" tabir ettiğimiz durum oluşuyor! "Uykumun en tatlı yerinde uyandım, ayılamadım" diye şikayet ediyorsunuz. Hatta belki tansiyonunuz gün boyu yüksek oluyor, çarpıntı tutuyor, çabuk yoruluyor, çabuk acıkıyorsunuz! Halbuki, mesela o andan 40 dakika önce veya 15 dakika sonra uyandırılsanız, bütün gün zıplaya hoplaya, bir neşe pınarı gibi gezeceksiniz!
Parası neyse alacağım! Artık bu amaca uygun saatler de satılıyor internette. Uyku devrelerinizi hesaplayan saatler, mesela 08.30'da uyanmanız gerekiyor da uyanmaya uygun vücutsal saatiniz onbeş dakika öncesi veya on dakika sonrasıysa, o saatte çalarak uyandırıyorlar sizi! Bu saatlerden almayı düşünmüyorum. Biyolojik saatime güveniyorum! Saat çaldıysa ben de gözümü açmadan tepesine vurduysam, belli ki REM aşamasındayım! Ne yazık ki apartmandaki sanatsal ve matkapsal faaliyetler dördürcü aşama, REM falan tanımıyor! Onları uygun zamanda durdurup başlatacak bir saat varsa, parası neyse verip alacağım!
|