| |
|
|
Kordonboyu seyrine çıkmış..
Bu nasıl benzersiz bir güzelliktir?.. İzmir'in Kordon'undan söz ediyorum.. İstanbullular kıskanmasın.. Ama o dünya güzeli Boğaz'da, böyle bir Kordon yok.. Bağdat Caddesi'nde deniz yok.. Boğaz kıyılarında da böyle boydan boya dizilmiş lokantalar ve kafeleri ile bir Kordon hiç olmadı. Burhan Özfatura'nın heykelini dikmek gerek, bu muhteşem Kordon'u İzmir'e hem de nasıl savaşlar vererek kazandırdığı için.. Ki bu Özfatura'nın projesinin tümü değil.. Engellemek isteyenler, denize dökülen dağlar gibi kayaları çıkaramadıkları için, denizden kazanılan ve Kordon'u Kordon yapan parka dokunamadılar, ama Özfatura'nın bura için projelendirdiği tüm güzellikleri durdurdular.. İzmir'in talihsizliği burada.. Kim güzel bir şeyler yapmaya kalksa, bir gurup "Yapmam, yaptırmamcı" ortaya fırlıyor.. Dava üstüne dava.. Neyse.. Bunları ayrı yazı konusu yapacağım zaten.. Bugün keyfimi kaçırmayayım.. Kordon'da harika saatler geçirdim iki gün boyu.. Bir defa her fırsatta yürüdüm aşağı yukarı.. Gidecek yer Kordon civarı ise, araç kullanmadım hiç. Boş her dakikada kendimi Kordon'a attım. Yemek yemek.. Kahve içmek.. Puro tellendirmek.. Ne güzel insanlar dolduruyor Kordon'u özellikle akşam ve gece saatlerinde.. Aralarına karışmak nasıl bir keyif, nasıl bir mutluluk oluyor.. Bu Kordon'a niye bunca şarkı yazılmış anlıyorsunuz.. Hatta bir tane de siz yazmak istiyorsunuz..
Ege Üniversitesi bir alem.. Yedi Tepe'yi de geçmişler.. Bu defa devasa salonun merdivenleri de dolu, kapı önleri de.. Kapının dışında kalmış yığınla genç.. Yaşamdan Dakikalar gerçek bir efsanesi Türk televizyonlarının.. Bu muhteşem ilgi, bu efsaneye, belli!.. Sistem gene ayni.. Gençler sordular, biz yanıtladık, gençler sordular, biz yanıtladık.. Saatler geçmiş, onlar sormaya, biz yanıtlamaya doyamamışız.. Bıraksalar sabaha kadar gideceğiz, öylesi.. Gençlerin arasında olmanın bana verdiği mutluluğu anlatmam mümkün değil.. Hayata yeniden başlıyorum adeta, onlarla olunca.. Birden 20'li yaşlarıma dönüyorum aniden.. Külkedisi masalı gibi.. Saat 12.00'yi vurunca büyü bitiyor.. Ortaya balkabağı çıkıyor sanki.. Ondan, bitmesin isteyişim.. Egeli gençlerle aslında bir gece evvel Hilton Balo salonunda tanıştık.. Üniversite kampüsüne yeni tesisler ekleniyor.. 10 trilyon lira toplamak gerek. Bu balo onun için.. 1 trilyonu topladılar, oracıkta.. Biz de ayni oteldeyiz ya, yarım saat uğradık. Sahnede bir orkestra.. Hepsi öğrenci.. Nasıl güzel müzik yapıyorlar.. Bizi en ağır masaya aldılar.. Rektör, yardımcıları falan.. Ama etraf öyle cıvıl cıvıl ki.. Fırladım ayağa.. Gençler etrafımızda, durduğumuz yerde müziğin ritmi ile sohbet ediyoruz.. Bıraksalar geceyi orda kaparım.. Ama Nebil'le Haşmet ortada yok.. Haber geliyor, inmişler bile.. Aklım, gözüm arkada kalarak onlara katılıyorum, kerhen.. Kahrederek.. Hadi Haşmet kılıbık.. Nebil'e ne oluyor?..
İzmir'in baharına, baharda İzmir'e doyamıyorum.. İşin bir de nostalji yanı var.. Ne romantik günlerim geçti orada.. Şimdi İzmir'in en güzel yerinde bir leş gibi duran Mercur Otelinin dili olsa da konuşsa.. Sevgili Erol Kaynar işletirdi o zaman.. Orada kalırdım, her gidişimde.. Önünden geçerken kafamı kaldırıp üçüncü kat, köşedeki pencereye baktım, derin derin.. Hayatımın en güzel yıllarına bir pencere açarak!.
|