Özhan 'Abi'
İki tane yabancı aile dostumuz var, biri Fransız, diğeri İngiliz. Neredeyse 'Türk' oldular artık ama ilk öğrendikleri 3-4 Türkçe kelimeden biri olmuştu 'Abi.' Onlarda yok böyle bir tanımlama. Samimi, ama saygılı da... Çok da severek kullanıyorlar hâlâ... Memleketlerinde de 'Abi' dedirtiyorlar kendilerine: "John Abi" ile "Pierre Abi!" Kötü bir hadise değil velhasıl 'Abi' olmak. Tabii sınırları nereye çizdiğinize bağlı. Seçim sonrasındaki konuşmasının sonunda, örnekleyerek anlatıyor Özhan Canaydın 'okullu-okulsuz' ayrımının yapılmadığını G.Saray camiasında... 'Özhan Abi' tezahüratları ile karşılamış salon onu halbuki. Yukarıda bahsettiğim sınırları daraltırsanız eğer, G.Saray Lisesi etrafında; 'Abi'lik çok daha farklı manalar üstleniyor. Kelimenin öz manasına, önce okulun kendi hiyerarşisi, bir de aynı kubbenin altında yaşanan kader birlikteliği ekleniyor. İşte o birliktelik, keskin bir çizgi oluyor son birkaç senedir G.Saray ile G.Saray arasında! Ama en çok da son seçimde hissettiriyor şiddetini... SABAH'a yaptığı açıklamada, 'Abi'ye yüklenen suçlamaları cevaplarken, "Bana Başkan yerine Abi denmesinden daha çok mutlu oluyorum" diyor Canaydın. Onun kastettiği kelimenin içerdiği samimiyet ve sevgi şüphesiz. Ama, dışarıdan bakıldığında, öyle anlaşılmıyor, istesek de istemesek de... Dışarısı neresi mi? G.Saray'da kayıtlı üye 13 bin 506, aktif üye sayısı ise 6 bin 201, 4 Ocak 2006 itibarı ile... Oy kullanan üye sayısı 3 bin 235 oluyor son Genel Kurul'da... G.Saray'a üye olmak için lise mezunu olmak gerekiyor ya da eski sporcu. Üye çocuğu olmak bir diğer etken. Bir de balotaj heyetinin seçtikleri var. Her kategori için ödenecek ücret değişiyor. Son seçenekte 10 bin YTL.
"BENİ GRAND COUR'DAN ÇIKARIN!" Dışarıdakiler, işte bu 10 bin YTL'yi veremeyenler. Onun yerine kalplerini koyanlar ortaya... Bir kulübü sevmenin 'endazesi' yoktur sonuçta. Kimin üye olup olamayacağına 'sevgi' terazisi karar veremez. Ve her seveni üye kaydetmek mümkün değil... Sakıncalı hatta... Ama bir kulübün, hem de 526 yıllık köklerden gelen, 100 yaşına gelmiş bir kulübün her seçim döneminde 'başkan alternatifi', bunu bulsa bile 'liste alternatifi' çıkartamaması farklı sinyaller veriyor. Açıkçası bağıra çağıra "Beni Grand Cour'dan çıkartın artık" diyor. 'Özhan Abi', klasik anlamda 'Abi' olmaktan gurur duyuyor. Haklı da... Onu seçen 1.615 kişi ve bazı taraftarlar da, onun Abileri olmasından gururlanıyor... Ama bir de taraftarları var bu kulübün. Sayıları, en basit tahminle 20 milyonun üzerinde. Onlar bir 'Abi' değil, başkan arıyorlar. İsyan buna! Belki Özhan Canaydın, onların da 'Abi'si ama geçen 4 senede, çok da anlatamadı bunu. Hepsinin kafasında "Abim beni neden sevmiyor?" sorusu oluştu önce, sonra da "O beni sevmezse ben de onu sevmem, ödeşiriz" dediler... Geçen 4 yılda, taraftarla aradaki uçurum çok fazla açıldı özetle. Şimdi Canaydın'ın elinde, G.Saray Kulübü'nün 'Başkan Abi'si olduğunu kanıtlamak için bir şans daha var. Yine seçim sonrası konuşmasında "Vaatlerimizi yerine getireceğiz" demişti. "Gülebildiğimi göstereceğim. Yumruğumu masaya vuracağım. Yani değişeceğim." Bu samimi bir konuşmaysa, işe taraftarlarla olan ilişkilerinden başlamalı mutlaka... Zira onlarla barışması için, ekonomik, bürokratik sorunlardan çok daha zorlu bir mücadele vermesi gerekecek. Aksi takdirde Özhan Canaydın, 1615 kişinin 'Abi'si olarak kalacak. Oysa sahadaki emekleri göz ardı edilmeyecek futbol takımının da, diğer branşlarda ter akıtan sporcuların da, hem 'başkan'ına ihtiyacı var bu dönemde, hem de (belki en çok da) taraftarına...
|