Trençkot mafyası
Hatırlarsınız belki; ABD'nin Colorado eyaletinde, kendi okudukları okulu basan öğrenciler, grubun ismini "Trençkot Mafyası", eylemlerinin adını ise "Rock'n Roll" koymuşlardı, yıllar önce... Olay; ülkeyi hatta dünyayı sarsmıştı günlerce... Türkiye ise, önemli gibi görünen konuları tartışırken, ABD'de yaşanan ama her yerde yaşanabilecek tüyler ürpertici olaylar üzerinde düşünme fırsatını pek bulamamıştı. Oysa, kuşaklar arası iletişimin koptuğu dünyada, bu tür kanlı olaylardan alınacak çok ders vardı. Ellerindeki otomatik silahlarla sınıf basıp kendi arkadaşlarını "Rock'n Roll" söyleyerek öldüren gençlerin her akşam kapınızdan içeri girip odasına çekilen "sizin çocuklarınız" dan hiçbir farkı yoktu. Çünkü, onların annebabaları için de "Trençkot Mafyası" ; kendi evlerine ve ailelerine bir Hollywood filmi kadar uzaktı. Oysa; koltuklarına uzanıp televizyon seyrettikleri o saatlerde, günahsız ve masum yuvalarının odalarından birinde "Trençkot Mafyası" cinayet planlarını yapıyordu. Amerika, İngiltere, İtalya, Arjantin, Güney Afrika, Japonya, İsveç, Türkiye... Fark etmiyordu... Gerçek şuydu... Yeryüzünün yüksek teknolojiyle birbirine bağlandığı, birbirini izlediği, birbirini dinlediği iletişim çağında, oturma odalarıyla çocukların yaşadığı odalar arasında iletişim kopmuştu. Hatta, alt gelir gruplarında aynı mekânda yaşayanlarda bile kuşaklar arası müthiş bir iletişimsizlik yaşanıyordu. Çocukların, her sabah evin kapısından çıktıktan sonra, nasıl bir dünyada yaşadığını hiç kimse bilmiyordu.
Başkentteki siyasi denklemlerin çok daha hayati görüldüğü bir ortamda, küçük Amerikan kasabalarında yaşananlarla benzerlikler kurmaya çalışmak çok 'anlamsız' gelebilir. Ama, siz yine de yan odaya bir bakın. Ailenizin de, ülkenizin de yaşamını karartacak bir siyah trençkot duruyorsa askıda, sizde düşünün... Çağ atlayan(!) Amerika; artık kurtardığı(!) başkentlerin görkemli fotoğraflarından daha çok düşünüyor siyah trençkotları. Vietnam, Irak, Nikaragua, Sovyetler ya da Kosova'yı kurtarmış(!) görünürken ve ülkenin arka bahçesini temizlerken; "yan oda" yı unuttuklarını ve yanı başlarındaki çocukları kaybettiklerini yeni yeni fark ediyorlar... Siz unutmayın. Arada bir trençkotun cebindeki kimliğe bakın...
Baktık mı peki? Bakabildik mi? Liselerde bir kez daha varlığının farkına varılan son şiddet olayları bu sorunun cevabını yeniden düşündürüyor... Oysa bu soruyu yıllar önce sormuştuk bu köşede... Bir işe yarar belki diye... Ama, şimdi; anneler, babalar, kimi hocalar, çoğu politikacılar yeni fark ediyorlar çocukların arka cebinde "kınına sokulmuş" bağ bıçaklarını... Bir öğrencinin, bir başka öğrencinin, okul hatta sıra paydaşının, yaşdaşının, en yakın arkadaşının böğrüne sivri uçlu çeliği nasıl saplayabildiğini anlayamıyor kimse... Anlayamıyor mu gerçekten? Hadi Amerikalının dünyası Amerikalının olsun... Hadi Amerikalı kendi arayıp bulsun kendi sebeplerini... Biz "nerede" aramaya başlamalıyız önce? Ülkemizi yirmi yıldır sarmalayan şiddet ikliminin ruhlara bıraktığı izler olamaz mı bir sebebi? Şehirleri kuşatan varoşların daralan çemberinde yaşanan kimliksizlik olamaz mı? Gelecekten ümitsizlik olamaz mı, bugünkü çaresizlik kadar? Bunları düşünmemeli miyiz, "münferit" mi demeliyiz? Bıçağın sizin evinizin bir dolabında saklı olduğunu düşünmeye başlamak için, bıçağın ucunun sizin "canevi" nize de dokunmasını mı beklemeliyiz?
|