Üç tarz-ı saf!
Saf kelimesinin boşu boşuna üç anlamı yok. Biri isim, ikisi sıfat; üç mana haybeye buluşmamış aynı kelime içinde. Eğer ne pahasına olursa olsun ve ister yanlış, ister doğru olsun ve de ister doğruları, ister bir o kadar da yanlışları savunmak, onlar adına saldırmak üzere bir "saf" seçmemişsen... "Saf" gerçekler, doğrular, ilkeler peşinde isen... "Saf" sayılıyorsun. "Saf" lığı bırakıp "saf" gerçekleri boş vererek bir "saf" tutmuş, ona yazılmış, ait olmuşsan... Kafan karışmıyor en azından. Ayakların birbirine dolaşmıyor; uygun adım gidiyorsun. Marş deyince marş; dur deyince dur.
Biz, kimimiz "saf saf" mırıldanırken, "gerçek, hukuk, demokrasi, ilke, adalet" filan diye... Çok bilgili, çok uyanık, bin bir tezgahın farkında olan ve bin bir tezgah kurmakta mahir sayılanlar, kendi "saf" ları cihetinden elbette, enayi sayıyordu. Çünkü, "hukuk ve gerçekler" i saf haliyle talep etmek gibi bir saflıkları yoktu onların... Pişmişlerdi, kaçın kurasıydılar ve en önemlisi, bir cephenin, bir safın mensubu idiler. Her saftan onlara saf saf bakarsak... Şöyle numaralar varmış memleketimde (Bütün "iddialı" tezleri sıralayacağım ama eminim ki kimini de unutmuş olacağım!): 1. Hükümet, Org. Büyükanıt' ın Genelkurmay Başkanı olmaması için, iddianame yoluyla ona tezgâh kurmuş. 2. Tezgâhı asıl kuran, Savcı ile Emniyet İstihbarat Başkanı'nı da etkisi altında bulunduran bir cemaatmiş. 3. Hayır, öyle zannedilmiş ama, eğer sonuçta kimin kazanıp kimin kaybettiği göze alınırsa, bütün bu süreci Org. Büyükanıt hazırlamış, en azından hızlandırmış ve olan bitenden o daha güçlü, daha etkin, daha rakipsiz çıkmış. 4. Sen öyle zannetmiş, çünkü hepimiz gözümüzü hükümet yahut tarikat ile asker arasındaki sorunlara dikmişken esas sorun bizzat askerin içindeymiş. 5. Peki oradaymış ama, sorun zaten Org. Özkök' ün dünyaya, AB'ye filan bakışı ile Org. Büyükanıt' ın dünyaya, ABD'ye filan bakışı arasındaymış. 6. Değilmiş, esas sorun şuymuş ki, Org. Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olamazsa sonraki başkan kim olur sorusunun cevabındaymış ve bu yüzden de Org. İlker Başbuğ' un ismine dikkat edilmeliymiş. 7. Bu sorun asker içinde sorun olmaktan ziyade, başka şeylerde uzlaşan ama ciddi ayrılıkları da olan iki tür milliyetçilik (veya Kemalizm) versiyonu arasındaki, yani ABD ve İsrail güzergahında olmak yahut ona düşman olmak geriliminin uzantısıymış. 8. Kendileriyle aslında hiç ilgisi olmayan başkaları gibi, bu kanatlardan "Büyükanıt karşıtı" biri, çeşitli cunta oluşumlarına dair iddialarda bulunuyormuş. 9. Savcının iddianamesi, teknik zayıflıklarına rağmen, bu iddiaların uzantısıymış. 10. Bir de şu olabilirmiş; İran'a ve Suriye'ye karşı elleri kaşınan ABD (ve İsrail), Türkiye'nin bu (şimdilik rakipsiz) AKP hükümetinin kararsızlıklarına terk edilemeyecek kadar önemli olmasından dolayı, sürekli "askeri vesayet" bulunmasını tercih ederlermiş. 11. Bu doğru da olabilirmiş ve bu yüzden, "askeri vesayet" in güçlü olabilmesi için, hükümeti güçsüzleştirecek, halkı gerecek, milliyetçiliği körükleyecek "olaylar" ın olması gerekebilirmiş. 12. Olabilirmiş ama, bu olayları bizzat kimi cunta veya çete oluşumları yaratırmış. 13. Olabilirmiş ama o olmazmış, çünkü bunun için terör örgütüne ihale verilmiş. 14. Olabilirmiş ama o da olmazmış, çünkü bizzat yabancı ajanlar bölgede cirit atıyor, Kuzey Irak'tan bol miktarda mayın ve patlayıcı içeri sızıyor, zaten bileti Kuzey Irak olan kimi İsrail ajanları bile Güneydoğu'da dolaşabiliyormuş. 15. ............................................................ (Buraya da siz istediğinizi yazın!)
Biz safsız saf safız ya... Bu kadarı bizi aştı! Lakin, iyi haber şu: Bu süreç içinde, olaylar olur ve biz bir yandan yazarken; ülkenin dört bir yanı, etnik zenginliğinin her rengi, eğitim, sosyal durum ve cinsiyetin, hatta siyasetin her türlüsü içinden öylesine müthiş okurlar, okuyup yazanlar, günü, gündemi değerlendirenler, olan bitenleri inatçı ve vicdanlı bir saflıkla didikleyenler tanıdım ki... Bu kadar "yabancı madde" arasında, "saf" ın hâlâ kıymeti var. Siz o "saf" ın hangisi olduğunu bilirsiniz.
|