İki bakan iki kriz
Esenboğa'dan, birlikte hareket ediyoruz. Kabinenin iki üyesi; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ... Sohbetimizde farklı konulardan söz etmiş olsalar da aynı cümleyi seslendiriyorlar: "Kriz var..." Önce ekonomiden başlarsak. Atatürk Havalimanı'na varıncaya kadar Tüzmen'in veryansını durmuyor. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük'ün önceki gün Başbakan Erdoğan'ın katıldığı toplantıdaki sözlerine atıfta bulunup ekliyor: "Onun söylediğini ben aylardır söylüyordum. Şimdi dediğim noktaya geldiler, sen haklıymışsın diyorlar." Küçük'ün sözlerine Başbakan Erdoğan'ın tepki gösterdiğini anımsattığımızda ise Tüzmen, geri vitese takmadan devam ediyor: "Hükümetimizin ekonomi politikası, ihracata dayalı kalkınma modeline dayanıyordu. Şimdi ters döndü, ithalata dayalı hale geldi..." Merkez Bankası'ndaki değişim sürecinin tamamlanması halinde bir değişiklik bekleyip beklemediğini soruyoruz. Yanıtı umutsuzluğa işaret ediyor: "Mesele tek bir kurumun değil, kurumların ortak zihniyette buluşamamasında. Eğer biz ithalata dayalı kalkınma yaratacağız diyorsanız buyurun hayırlı olsun." Ekonomi politikasını belirleme görevinin hükümette olduğunu anımsattığımızda şöyle diyor: "Bakanım (Atilla Koç) bilir, ben bunları Bakanlar Kurulu'nda kaç kez tekrar ettim. Herhalde anlatamıyorum..." Tüzmen eleştirilerini bekleme salonunda da devam ettiriyor. Salonda bulunan AK Parti milletvekilleri hükümet politikasına karşı bu kadar sert olmaması konusunda kendisini uyarma gereği duyuyor. Uyarılar, Tüzmen'i daha da bileyliyor: "Ben doğrucuyum, neyse o... Avrupa, ABD parasının değerini düşürürken, Türk Lirası çok daha mı değerli ki artırılıyor? Sonra da yabancı sermaye gelsin diyoruz. Niye gelsin? Gelip yatırım yapıp üreteceğine, daha ucuz olduğu için ithal ediyor." Fas'a hareketinden önce noktayı koyuyor: "Böyle gitmez... Geçmişte söylediklerime geldikleri gibi, yakında bu dediklerime de gelirler..."
Turizm krizi Tüzmen'i yolcu ettikten sonra Bakan Koç'a dönüyoruz. Koç da söze "Turizmde kriz var" diye başlıyor. Sohbetimizi Moskova yolunda, uçakta da sürdürüyoruz. "Problemimiz Rus turist değil, Avrupa" deyip krizin nedenlerini sıralıyor: "Avrupa'daki ekonomik durgunluk, kuş gribi, İslam alemini ayağa kaldıran karikatür olayı ve bundan faydalanmak isteyen İspanya ile Yunanistan'ın atağa geçmesi..." Turizm sektörünü krizden kurtarmak için 15 Mart'taki toplantıda iletilen taleplerin, gelecek haftaki Bakanlar Kurulu'nda ele alınacağını bildiriyor. KDV'de indirim olup olmayacağı sorumuza, yanıt şöyle oluyor: "KDV indirimi çok bir şey ifade etmez. Bu sene de gelecek sene de olabilir. Bu sene indirim sadece moral olur..." Asıl sorunun SSK primlerinde yattığını bildiriyor. Kış aylarında da işçi çalıştırmaları halinde, ödeyecekleri SSK priminde yüzde 50 indirime gitme gibi bir formül üzerinde durduklarını açıklıyor. Bakan'a "Turizm sektörünün 964 trilyonluk SSK prim borcu bu şekilde kapanabilir mi?" sorusunu yöneltiyoruz. Gülümseyip, susuyor.
Gay bar Son bir soru daha soruyoruz: "Alanya'da gay bar açılmalı mı?" Koç soruya hazırlıklı politik davranıyor: "Açılsın diyen Belediye Başkanı kadar, açılmasın diyen AK Parti ilçe başkanım da haklı..." Sözü noktalıyor: "Avrupa'da zorunluluk nedeniyle yeni bir hukuk oluştu; Partner Hukuku. Muta nikahı gibi bir şey. Bırakın ayrı cinsten olanı, aynı cinsten olanların da birlikte yaşamını düzenliyor..." Yolculukta iki bakan, iki kriz ve iki bakışın özeti böyle...
|