Yürürken gülümsüyordu
Seslenmedim. Keyfini bozacaktım çünkü. Somurtkanlığım ona geçecekti. Bulaştıracaktım. Uzaktan izledim sadece
Yürürken gülümsüyordu. Arabanın içinde somurtkan bir ifadeyle gazetelere göz gezdiriyordum. Kırmızı ışıkta durduk. Başımı kaldırdığımda onu gördüm. Sabahın o erken saatinde hızlı hızlı yürüyordu. Kocaman bir gülümseme vardı yüzünde. Gayri ihtiyari gülümsedim. Camı açıp seslenmeyi düşündüm. Sonra vazgeçtim. 'Ne var ne yok?' diyecekti. 'Ne olsun, koşuşturma' diye cevap verecektim. Deli gibi çalışıyorum işte, aynı tas aynı hamam. Keyfini bozacaktım, inanın. Somurtkanlığım ona geçecekti. Bulaştıracaktım. Yapmadım. Gözlerimle takip ettim. Önce başını kaldırıp güneşe baktı, ardından gözleri rahatsız oldu, çantasında gözlüğünü aradı. Bulamayınca şöyle bir omuz silkti. Büyük bir çanta taşıyordu. "Kim bilir ne çok işi var?" diye düşündüm. Işığa yetişip karşıya geçerken, hala gülümsüyordu.
*** İşte o an bir fırtına kopar Sanki yer yerinden oynar Hoyrat bir akşam vakti Sallanan gemi misali Sallanır içimde dünya Öyle bir tepeden bakıyoruz ki İstanbul'a gülümsememek mümkün değil. Plaza Otel'in en tepesi. Boşuna Sky Bar dememişler buraya. Gökyüzüne öyle yakınsınız ki. Sahnede Erol Evgin. Hayal gibi. Belki yaşıtım çoğu kadın gibi ben de küçükken aşıktım ona. Bizim jenerasyonun jönüydü yani. Oturduğum yerde şarkılarına eşlik ederken bir anda aklıma geldi. Yürürken gülümsüyordu. İyi de ne alakası var? Yürürken kendi kendine niye gülümser insan? Mutlu olduğu için. Öylesine mutludur ki ağzını tutamaz işte. Hatta bazen yanaklar ağrır. Üstelik mutlak bir mutluluk da değildir peşinde olduğunuz. Anlık keyiftir. İşte ben de öyleydim o gece. Gülümsememi kontrol altına alamıyordum. Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden İşte öyle bir şey Küçükken babam arka odadan bir şey isteyince söylene söylene giderdim. Önce holün ışığı, ardından bütün yatak odaları, sonra banyonun elektriği derken en dip odaya ulaşırdım. Dönüşte ışıkları tek tek söndürüp gelirdim. Korkardım karanlıktan. Ara sıra ıslık çalardım. Belki bunları düşündüm, belki Erol Evgin'in karısına aşk dolu gözlerle bakıp şarkı söylemesinden etkilendim, belki de İstanbul baştan çıkarttı beni... Toplayamadım gülümsememi. Hani bir resme bakarken Hani yılları sayar ya insan Hani bir şarkı söyler içinden İşte öyle bir şey Şimdi yaşlılar alınmasın ama bu şarkıları söyleyip gözlerinin dolması için illa da yaş hanesinin yüksek olması gerekmiyor işte. Herkesin hayatı kendisine. Pişmanlıklar, kırılganlıklar, terkedilişler... En efkarlı gecelerimizi 18-19 yaşında yaşamadık mi sanki. Anlık mutluluklar öylesine değerli ki, anlık gülümseyişler. Erol Evgin'i sakın kaçırmayın. Her cuma gökyüzüne yakın bir yerde birbirinden keyifli şarkılar söylüyor, hikayeler anlatıyor, taklitler yapıyor. Müthiş hissedeceksiniz. Gülümseyeceğinizi garanti ediyorum.
|