| |
|
|
Sabaha karşı saat 02.00 Burası Yedikule Göğüs Hastanesi
İstanbul'un göbeğinde de olsalar bazı hastaneler "medyatik gözaltı"dan uzak. Oralara çok özel bir durum olmadıkça kamera gitmez, fotoğraf makinesi girmez, muhabirler, araştırmacı gazeteciler fazla uğramaz.
İyi ama!.. Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi de bunlardan biri. Araştırma ve eğitim de yapılan hastanenin göğüs cerrahisi bölümü de meşhur ve iyidir. Yani adı çok edilemese de; köklü, kadim ve gerçekten de konusunda "iyi" diyebileceğimiz bir devlet hastanesidir orası.
Darbukam dümtek Lakin yaz vakitlerinde o peyzaj muhteşemi bahçesi mesireye döner. Piknik arzusunu evlerine yakın bu hastane bahçesinde gidermek isteyen bir kısım yurdum insanı çamların altına yayılır, salıncaklar, hamaklar kurar, "barbekü" yapar, ip atlar, kukalı saklambaç oynar. Arada ipin ucunu hepten kaçırıp, darbuka refakatinde göbek atanlara rastlanır.
İçi dışı bizi yakar Şimdi hava durumu müsait değil. Bahçe alemlerine daha zaman var. Lakin hastanenin içi-dışı yine de bir başka alem. Neler mi oluyor? Gördüklerimi anlatayım yeter.
Amanı bilir misin? * Geçen sabaha karşı saat 02.00 suları. Ana kapıdan girdim, yanaşan araçlardan çoğundan çıkan yaşlı hastaların, acil servise yakınları marifetiyle karga tulumba, sinekucak taşındığını gördüm. * Kapıda sedye yok. Sedyeyi taşımaya görevli yok. "Aman" diyeni duyan hiç yok.
Kuş yakalarsa * Doktorlar genç, hırslı, çalışkan, iyi niyetli. Çoğu maskesiz, eldivensiz çalışmıyor bu da harika. Ama koridorlarda, hastanenin "kadrolu" kedisi kesik kuyruğuyla alımlı çalımlı geziniyor, kuş tutsa, fare yakalasa mekana taşıyıp oralarda kahvaltı ediyor.
Gir girebilirsen * Kedi bunu yapar da, "Arap" adlı hastane köpeği (!) durur mu. O da 8'inci Klinik'in ana girişinde kıvrılmış yatıyor. Bir de besili ki, lombur lombur valla. Yüreği yeten gider, Arap'ı geçer, servise girer.
Makineler tamam da * Bir başka koridor. Orta yerde kan tahlili yapılan küçük bir oda. Alet edevata baktım gurur duydum. Devlet parayı yağdırmış, son sistem dijital makineleri koymuş oraya. * Ufak bir şey ıskalanmış; hastadan kan alınacak yeri kurmayı unutmuşlar. Koridor ortasına bir sandalye, yaşlı teyzeler, amcalar oturuyor, kan orada alınıyor çabucak. Sakıncalarını ben yazsam ukalalık olur, uzmanlar yorumlarsa yazarım.
Ayaklı başlı * Gelelim servis içlerine. "Hastane mi otel mi?" diyeceğimiz manzaralar işte tam oralarda. Ayaklı başlı yatılan hasta yatakları. Refakatçiler, refakat ettikleri hastanın döşeğine ortak oluyorlar geceler boyu. Bunun da sakıncası var mı yok mu "işi bilenlerden" yanıt istiyorum. Görüntü hoş değil de, ben sadece orasını kurcalıyorum.
|